0
Anlatılmış en aşırı masal, belki de gerçeğe en yakın olanıydı…
Hiç hayali bir yazarın hayat hikayesini okudunuz mu?
Onunki, diğerlerinden çok farklı bir hayattı…
Varoluşun sonsuz düzlemleri içerisinde kaybolmuş bir ruh ve modern dünyanın kalabalıkları arasında yalnız bir beden, doğumun ve ölümün gizemli sularında birbirlerini bulduğunda başlamıştı her şey…
Bir de ak sakallı dede vardı tabii…
Hayali alemlere uzanan milyon yıllık bir yol. İç alemlerini keşfe çıkmış amansız bir yolcu. Gerçeklik ve hayali arasına sıkışmış, rüyalarda yürünen bir yolculuk hikayesi bu…
Hiper Tale.
Genelde zamanın ötesindeki, mekânsız köyünde yaşar. Evrenlerle dolu ışıltılı gökyüzünün altındaki kozmik yamaçlarda, rüya gören eterik koyunlarını otlatır. Hiper boşluğun engin sessizliğini dinlerken, astral yağmurlarda ıslanmayı sever.
Her gün yaratılışın şafağında topladığı sabah çiğleri ile demlediği çayı, Akaşık dedesiyle birlikte kıyamet arifesinde içme huyu vardır.
Buradaki basit bir taş, kendi başına bir alem; sıradan bir ağaç, kendi başına bir evren olabilir. Gökyüzünde doğup, yeryüzünde ölen her bir yağmur damlası ise bir astral deniz…
Hepsi ona fısıldar masalını,
Rüya gören öykü çobanı,
Sessizce, sessizce; eğer dinler ise,
Duysun, bilsin, anlatsın diye…
Otobiyografi özellikleri taşıyan ve birbiriyle bağlantılı kısa hikayelerden oluşan bu eser, gerçekliğin hiper boyutunda yaşayan, hayali bir yazarın, hayali günlüğüdür.
Kâinatın yaratılmasıyla korunmuş levhanın gölgesi olan Akaşa ortaya çıktı. Akaşa, kâinatta meydana gelen her olayın kaydının tutulduğu akışkan bir cevherdi. Kimse bu cevherin ne old…
No results available
ResetNo results available
Resetİndirmek için giriş yapınız.