3. Göz, Ruh Gözü ya da Kalp Gözü nedir? 3. göz nasıl açılır, belirtileri nelerdir, açılırsa ne olur? Gibi soruları hepimiz hayatımızın bir noktasında düşünmüşüzdür. Ruh, kalp ve manevi olana dair anlayışımız hep sınırlı olmuştur. Öyle bir şey yok diyenler materyalistlerler de vardır, işin sırrını çözdüm diyen gurular da…
Bugün her türlü ilhamın da kaynağı olarak görülen ruh ile ilgili farklı bir konu, manevi bir konu seçtim.
3.göz, metafizik ve spiritüel anlamda kullanılan bir kavramdır. Fiziksel olarak var olmayan, ancak içgörü, sezgi ve manevi algı ile ilişkilendirilen bir semboldür. Üçüncü göz, alnın ortasında, kaşların arasında bulunan bir enerji merkezi olarak düşünülür. Bu kavram, manevi uyanış, içgörü ve ruhsal gelişim süreçlerinde önemli bir rol oynar. Ayrıca, zihinsel netlik, içsel bilgelik ve ruhsal yolculuklarda rehberlik etme yeteneğiyle ilişkilendirilir.
3. Göz Çakrası veya Ajna Çakrası olarak da bilinen alın çakrası, Sanskritçe’deki “komuta veren” anlamına gelen “ajna” kelimesiyle adlandırılır, bu da bu çakranın üst benlikten alınan sinyalleri yönlendirme yeteneğine atıfta bulunur. Alın çakrası, vücudumuzun “doğruları gören gözü” olarak tanımlanır ve epifiz bezi seviyesinde, iki kaş arasında bulunan üçüncü göz bölgesinde yer alır. Sezgi merkeziyle ilişkilendirilen bu çakra, altıncı his ve algıların sembolüdür. Alın çakrasının enerji alanına rüyalar, içgörüler ve psişik yetenekler girer. Bu çakra, astral bedenin genişlemesine yardımcı olurken aynı zamanda manevi dünyayla bağlantı kurmanıza yardımcı olur ve doğru kararlar vermenize ve doğru hislere sahip olmanıza rehberlik eder.
Bu öyle hemen açıp, kullanabilceğiniz fiziksel bir şey değildir. Manevi, ruhsal bir olaydır. Yani ruh halinizi ayarlamanızı ve önce gerekli bilgilerle kendini donatmanızı gerektirir. Kaldi ki, hiçbir çakra zaten kapalı ya da tıkalı değildir. Bu tabir yanlış anlaşılmaktadır. Açılmaktan kasıt, bilinçli olarak nasıl kullanabilir anlamına gelmektedir.
Öncelikle Durugörü diye adlandırılan ilk yeteneğinizin kilidini açardınız. Detaylar aşağıda…
Bunun için bazı zihin açıcı sorularla başlayarak, konuya giriş yapalım…
Fiziksel ve manevi dünyalar arasında bir ayrım olmasaydı ne olurdu? İnsan bedenimizde, sürekli olarak bu iki aleme bağlı kalan bir bağlantı olsaydı? Hiç böyle düşündünüz mü?
Bedenimizdeki en gizemli organlardan biri olan pineal bezi, manevi ve fiziksel bedenlerimiz arasındaki en somut bağlantıdır. İki alemin arasında net bir ayrım olmadığına dair somut kanıttır. Fiziksel bir organ olmasına rağmen, pineal bezi manevi dünyanın işlevleriyle derinlemesine bağlantılıdır. Başlıca işlevlerinden biri kâhinlik olan pineal bezi, ruhumuzun pineal bezde bulunduğuna inanan Renee deart gibi büyük düşünürler tarafından da inanılmaktadır. Bu nedenle aynı zamanda üçüncü göz olarak da adlandırılır ve doğal olarak da mistik ve doğaüstü bir hediye olmaktan çok, herkesin erişebileceği somut ve erişilebilir bir deneyimdir.
Bu yazıda bu fikri derinlemesine anlayacağız. Modern zamanlarda Kâhinlik yeteneğini nasıl geliştirebilir ve kullanabiliriz? Fiziksel ve manevi dünyalar arasındaki etkileşimi anlamak için pineal bezi ve üçüncü göz çakrasının rollerini anlamak önemlidir. Bunlar, Kâhinlik yeteneğini erişmek ve geliştirmek için bize izin veren anahtarlar olarak kabul edilir. Kendi kendini anlama ve manevi büyüme için vazgeçilmez bir araç olan Kâhinlik, algımızı genişletmekle kalmaz, varoluşumuzun özüyle uyum sağlamamıza da yardımcı olur. Bu güçlü aracı kullanmayı öğrenerek, daha dolu, daha dengeli ve daha bağlantılı bir yaşamı başarmak için adımlar atmaya başlayalım. Pineal bezi, fiziksel dünyanın gözle görülen ve dokunulan dünya olduğu yerde, iki beyin yarım küresi arasında yer alır.
Sol yarım küre mantıklı ve akıl yürütme işlevinden sorumlu olurken, sağ yarım küre sezgi ve yaratıcılıktan sorumludur. Ancak pineal bezi, sadece beyin yarım kürelerini dengelemekle kalmaz, aynı zamanda tarihsel olarak uyku düzenimizi düzenleyen bir foto reseptör olarak da görülür. Bu nedenle, pineal bezi fiziksel ve manevi dünya arasında bir buluşma noktası olarak sık sık tanımlanır. Pineal bezi, görülebilir ve dokunulabilir olan dünya ile manevi dünya arasında bir köprü olarak görülür, bu da daha derin bir gerçeklik boyutuna erişmemizi sağlar.
Ünlü 17. yüzyıl filozofu Renee deart, onu “Ruhun koltuğu” olarak adlandırdı ve bu, fiziksel deneyimlerimizi daha yüksek manevi boyutlarla bağlayan bir tür mistik köprü olabileceğine dair inançları yankılayan bir ifadedir. Şimdi hayal edin, vücudunuzda, şimdiye kadar size gizli olan bir transandantal dünyayla temas kurmanızı sağlayan bir düğme olduğunu düşünün. Bu düğme, pineal bezdir ve uyarıldığında veya bir şekilde etkilendiğinde, genişlemiş Bilinç deneyimlerinin kapılarını açabilir, bize evrenin daha derin ve sezgisel bir algısına erişme olanağı sağlayabilir. Çevremizdeki ince enerjileri algılamaya başlayabilir ve daha önce ulaşamadığımız içgörü ve sezgilere erişebiliriz.
Bunu algıya Kâhinlik adını veriyoruz. Kâhinlik, genellikle geleceği öngörme yeteneği olarak yanlış anlaşılsa da, aslında herkesin erişebileceği manevi görüş ve sezginin uyanışıdır. Bu temiz görüş biçimi, sinematik kehanetle ilgili değildir, ancak etrafımızdaki gerçekliklere karşı artan bir hassasiyetle ilgilidir. Pineal bezi aktive ederek, çevremizdeki ince enerjileri algılamaya başlayabilir, hayatın bağlantılarını ve fiziksel gözle görülmeyen kalıpları anlama yeteneğimizi geliştirebiliriz. Bu elle tutulur düşünce, kendimiz ve çevremiz hakkında daha geniş bir anlayışa kapılar açar. Bu, sadece seçilmiş birkaç kişiye özgü bir hediye değil, geliştirilebilen ve geliştirilebilen içkin bir kapasitedir.
Manevi boyutta, her şey birbiriyle bağlantılıdır. Tüm canlılar daha büyük bir bütünün parçasıdır. Kâhinlik, bu bağlantıyı görmemize izin verir. Kâhinlikle temas halinde olduğumuzda, çevremizdeki dünya ile daha büyük bir bağlantı hissedebiliriz. Var olan her şeyde ilahi varlığı hissedebiliriz. Ayrıca, daha iyi kararlar almanıza ve daha tatmin edici ve anlamlı bir yaşam sürmenize yardımcı olan içgörüler ve sezgiler elde edebiliriz.
Sonuçta, bu dünyaya nasıl erişebiliriz? Kâhin olmak için nasıl adım atabiliriz? Kâhinlik, herkesin ulaşabileceği bir yetenektir ve meditasyon, farkındalık ve diğer manevi keşif yöntemleri gibi uygulamalarla geliştirilebilir ve geliştirilebilir bir beceridir. Pratiğimizi derinleştirmek için öncelikle üçüncü gözün rolünü anlamamız gerekiyor.
3. göz, alnın ortasında, kaşların arasında bulunan bir enerji merkezidir. Bu, sezgi, bilgelik ve manevi algıyla ilişkilendirilir. Pineal bezle yakından ilişkilendirilen bu çakra, insan bedeninde sezgi ve manevi algının merkezi olarak kabul edilir. Bir metafizik pencere olarak, dengeli ve aktif olduğunda fiziksel gerçekliğin sınırlarını aşmamıza izin verir, vizyonumuzu evrenin daha ince yönlerine açar. Pineal bezi, Üçüncü Göz’ün fiziksel temsili olarak, bu Uyanışta kritik bir rol oynar.
Meditasyon, yoga ve bu çakraya odaklanmış dikkat gibi uygulamalar, pineal bezi uyararak Bilinç genişlemesini tetikleyebilir ve manevi Dünya ile bağlantımızı güçlendirebilir. Kâhinlik, üçüncü göz aracılığıyla geliştirilebilen bir yetenek olduğu gibi, bir gecede olacak bir şey değildir. Bu, özveri, pratik ve en önemlisi sabır gerektirir. Zihni sakinleştirmeyi ve şimdiki anın farkındalığını arttırmayı öğrenmek gibi küçük adımlarla başlar ve içimizdeki Kâhinlik yeteneğini tam olarak gerçekleştirmek için harekete geçer. Üçüncü göze odaklanan meditasyon gibi en etkili uygulamalardan biri, sessiz bir ortamda oturmak, gözleri kapamak ve kaşların arasındaki noktaya dikkati yoğunlaştırmaktır.
Bu uygulama, pineal bezi uyararak ve üçüncü gözle olan bağlantıyı güçlendirerek bize yardımcı olabilir. Güneş ışığı, özellikle erken sabah saatlerinde veya alacakaranlıkta, pineal bezi aktive etmeye yardımcı olabilir. Günlük birkaç dakikalık güneşe maruz kalma, sadece pineal bez için değil, genel sağlık için de faydalıdır. Son olarak, farkındalık ve dikkatli dikkat uygulamaları, zihni sakinleştirir ve daha büyük manevi algı için alan açar.
Günümüz dünyasında, keskin sezgiyi geliştirmek ve daha derin bir manevi algıya sahip olmak daha da önemlidir. Bilgi yüklemesi ve hızlı yaşam temposu genellikle bizi özümüzden ve içgüdülerimizden uzaklaştırır. Bu artan hassasiyeti geliştirmek, Modern Hayat’ın karmaşıklıklarını daha büyük bir bilgelik ve dengeyle yönlendirmemize yardımcı olabilir. Kâhinlik pratiği, en içgüdülerimize ve çevremizdeki ortamın ince detaylarına daha hassas bir şekilde ayarlanmamıza izin verir.
Bu, diğerlerinin duygularını ve niyetlerini daha rafine bir şekilde algılamak veya gerçek arzularımıza ve ihtiyaçlarımıza uygun kararlar almada daha duyarlı olmak gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bu iç bağlantıyı güçlendirdikçe, yaptığımız seçimlerin farkında oluruz ve daha otantik ve tatmin edici bir yaşam elde ederiz. Mantık yerine içgüdüleri değerlendiren bir dünyada, Kâhinliğimizi tanımak ve güvenmek, güçlü bir özdeğer eylemi olabilir ve daha uyumlu ve bütünleşmiş bir varoluşa giden bir yol olabilir.
Sitemize buradan üye olmayı ve aşığadaki yorumlar kısmına düşüncelerinizi bırakmayı unutmayın. 3. gözünüzü açtıktan sonra gelen ilhamlarla bir şeyler yazmak isterseniz de: 7 Adımda Roman Nasıl Yazılır? yazımıza bakabilirsiniz.
Orijinal videoya erişmek için(İngilizce): https://www.youtube.com/watch?v=gm2xEFlcbFw
No results available
Reset