1. Bölüm | Benim Hayatım
Daha 6 yaşımdayken sevgi kelimesini bilmeden sevgisizliği ögrendim. Annem ile babam tarafından dayak yiyorum ama en acısı babamın sigaralarını belimde söndürmesiydi.
Sevgi kerlimesini anlamını ararken, “Sevgisizlik nedir?” sorusunun cevabını almıştım.
Çocuk olan bir kişişinin günlügü: sabah uyanarak hazırlanmak, yemek yemek, ana okuluna gitmek, eve geri gelmek, yemek yemek, hazırlanıp dışarı çıkarak eglenmek, akşam yemegi yemek ve uyumak. Ama benim hayatım bundan ibaret degildi. Gün boyu dayak yiyerek “Sevgi nedir?” sorusunu bulmaya çalıştım.
Bu hayattaki en duygusal şey, annenin ve babanın vermedigi, göstermedigi sevgiyi, başka birisinin bana göstermesiydi.
Hayatım her ne kadar zor olsada tek dayanagım sabretmekti. Biliyorum bu benim için bir sınavdı ve tek çözümüde sabredip beklemekti ve bir gün bu hayat sona erecek ve beni güzel bir hayat bana bakarak “Merhaba!” Diyecekti.
Ve ben o günü sabırsızlıkla bekliyor olacagım…
2. Bölüm | Çocukça
Bir kez bile olsa durup düşündüm “Çocuk ne demek?” Ama bu sorunu cevabını veremiyordum. Nedeni belli zaten, yaşamak isteyipte yaşayamadıgım bir tek şeydi “Çocuk”.
Bu hayata herşey oluyorda bazı insanlar istemesine rağmen olmuyor, çocuk.
Keşke ömrümde bir kez bile olsa çocuk olupta çocukça olsaydım ama olmadım ve olamadım.
Ben bu gibi durumları yaşarken yalnız değildim elbette. Benim tek sıgınagım amcamdı.
Son zamanlarda amcam ile konuşmam ilerki hayatımda büyük bir rol oynayacaktı. O günü de sabrederek bekleyecektim.
3. Bölüm | Zaman Zaman İstanbul
Saatler, günler, haftalar, aylar geçip gidiyordu ve tarih Temmuz 2016’yı gösteriyordu. Çok yakın bir zamanda amcam ile gidecegiz burdan.
Ama hiçbir şey almayacagım yanıma çünkü burakilerin hepsi benim arkamı bırakmayan lanetimdim. Tek isedigim o tarihin gelmesiydi, hangi tarih mi? 12 Temmuz 2016. O tarih benim hayatımı baştan aşagı degiştirecek tarihti…
Zaman akıp geçti ve tarih 12 Temmuza vardı.
Amcam’ın haber vermesiyle çıktım evden, dışarıda beklemeye başladım ama çok geçmeden amcam arabasıyla gelmişti. Arabayı hemen binerek havalimanına gittik. Arabadan inip amcam ile havalimanına girdik bazı kontrollerden geçerek uçagın kalkış saatini beklemeye başladık ama bupğün benim hayatımın en güzel günüydü çünkü beklemek zorunda kalmadan uçaga bindik.
Amcam beni düşünerek bana cam kenarındaki koltugu ayarlakış, yanımda 2 tane boş koltuk vardı İkisinede çocukluk arkadaşım oturuyordu. Yanımda Eren, Eren’in yanında Ulaş.
İkisinin aileside İstanbul’da yaşıyordu ama ikisi buraya okumaya gelmişti.
Bu arada söylemeden geçmeyecegim, bu zorlu zamanlarımda sigaraya başlamıştım ama yarım kalan sigaramı da burda bırakmıştım.
Uçak görevlisinin demesiyle kemerimizi bagladık. Ve artık uçak kalkışa başlamıştı.
Uçak uçmaya devam ederken ben, iki arkadaşım ve amcam uyuya kaldık. Saatler sonra bizi İstanbul karşılayacaktı.
Buğüne kadar yaşadıgım acıları ve hayatımda açılan yaraların hepsini geride bıraktım.
Saatler geçmişti…
Gözlerimizi uçagın inmesiyle açmıştık, kader işte ne diye bilirim ki.
Uçaktan inip yine bazı kontrollerden geçerek dışarı çıkmıştık.
Eren ve Ulaş’ın ailesi gelip aldılar ve amcama teşekkür ederek ayrıldılar. Ben ve amcamda Avcılar’da 6. katta yerleştik.
Vakit akşamı çoktan geçmişti o yüzden hazır yemek yedikten sonra duş alıp odalarımıza geçerek uyuduk ama beni bir türlü uyku tutmuyordu.
Odamdan çıkıp amcamın odasına baktım, uyuyordu. Odadan çıkıp salona geçtim, etrafa bakındım ve camı açarak dışarı baktım. Önümde koskocaman bir İstanbul vardı. Nerdeyse herşey gözümün önümden geçip gidiuordu ve buna en iyi şey zaman zaman İstanbul demekti. İstanbul’un sesini duymak istiyordum ama bu yarına mümkündü. İleriye bakarak eski şehrimi görebilecek miyim? Diye baktım ama uçsuz bucaksız bir ufuk noktası vardı.
Camı kapatıp arkamı döndüm.
Koskoca Erzincan arkamdaydı. İstedigimde buydu…
4. Bölüm | Eski Bir Hayat Hikayesi
Gözlerimi açtıgım zaman sabah olmuştu. Yatagımdan kalkıp hazırlandım ve salona geçtim. Amcam kltukta oturmuş yemek yiyordu beni fark edince
– Çağrı gelsene.
Gidip oturdum ve günaydınlaşarak yemek yemeye başladım…
Yemegin bitmesiyle amcam bana bakarak,
– Çağrı ben işe gidecegim, sende 1 hafatlık süreçte dinlen, kendine gel ve İstanbul’u tanı. Dedi.
– Tamam amca.
– Yemek yemek içinde mutfakataki dolapta hazır yemekleri yersin. Dışarı çıkıp gezebilirsin ama kaybolma.
– Tama amca.
Amcamın çıkmasıyla ben yemek yemeye devam ettim, doduktan sonra sonra etrafı toparladım ve koltuga yaslanarak telefonuma bakmaya başladım ama ilerleyen dakikalarda canım sıkılmaya başladı o yüzden telefonu kapatarak hazırlandım ve dışarı çıktım.
Etrafı gezinireken bazı arkadaşlar edindim ama çok konuşamadık o yüzden telefon numaralarımızı birbirimi,ze verdik.
Etrafı gezinmeye devam ederken sahil kısınına kadar geldim ve kayalıklara giderek oturdum denizi seyrettim.
Eskiden olanları düşündüm, artık; acılar, yaralar, sevgisizilik, degersizlik, dayak, sigaralar, acılı kıvranmalar, horsuzluk bunların artık hiçbiri yoktu, aksine artık; İstanbul’un sesini, vicdanını, merhameti, insanları, duygular ve dahasıda. Artık bunlar vardı. Eskinin yerine yeni.
Dalagalara bakarken aklıma eski bir hayat hikayemin sonlandıgını görüyordum ve bu beni gülümsetiyordu. Ama hala anlayamadıgım bir şey var, çocuk olacak mıyım yoksa büyüyecek miyim? Sanırım 1 hafta sonra bunun cevabını ögrenecektim ama bir his hissedebiliyorum o histe, çocuklugum büyüyemeden içimde çldü. Bunu isteyen bendim…
Zaman ögleni geçmişti, oturdugum yerden kalktım ve tekrar yaşadıgım yere gittim, kaybolmamıştım.
Akşam olmuştu neredeyse, amcam beni arayp geç gelebilecegini söylemişti. O yüzden ben yemek yeedim ve odama geçerek uyumaya çalıştım.
5. Bölüm | Geçmişin Derin Yaraları
Uyku gözümün önünden geçip gidiyordu, hiç tutamıyordum. Var mıydı uykusuzlugun bir ilacı? Düşünfüm aklımdan çıkmayanlar geldi. Çok zorluyorduk kendimi geçip gitsinler diye ama olmuyordu. Yarınların açtıgı yaralar, yarınlarda hemen kolay kolay kapanmıyordu, acısını, ızdırabını çekeceksin ki acı geçsin.
Ne güzel demiş şair “Yara geçer, izi kalır” -Ahmet Altan-
Benim gibi çocukların yaşadıgıda tamda bu işte; yarayı göremezsin ama izini görünce yarasının dün gibi hissedersin.
Ne kadar zor değil mi annesi va babası tarafından sevgi göremeyen bir çocugun sevgisi büyüyerek “Sevgi nedir?” Sorması. Benim için çok acı birşey. Acı olmasına ragmen hakla sevginin ne oldugunu bilmiyorum. Sanırım “Sevmek mi? Sevilmek mi?” Sorusuna cevabım “Sevmek” ama kötü hissediyorum kendimi, ne konyda mı? Sevilmeyen insan sevmeyi nerden bilsin. İşte bu kadar zor.
Peki ya sizler de benim gibi sevilmeyi hiç tatmadıysanız? Umarım öyle birşey olmamıştır. Çünkü kendimden biliyorum bunun cevabını. Size de söyleyp, kalbinizi ağırtmak istemiyorum.
Sorularınızı duyar gibiyim “Gerçekten bu kadar ağır mı cevabı?” Evet işte bu kadar ağır.
Gözümün uaşı kimine kristal kimine bir su damlası. Gerçekten soruyorum bunu nkendime “Kimin için önemliyim bu dünya da?” Bir türlü veremedim cevabı. Tabiki de Allah için önemliyim, bunu biliyorum. Tek bir insan için bile olsa önemli olmak isterdim bu 3 günlük dünya da. Buğün dogacagımız, yarın büyüyecegimiz, ertesi gün ölecegimiz bu dünya da. Ama yiene de bir kişiden bile olsa sevilmeyei bekleridim bu dünyada.
Aradan geçen zamanla bir kez daha düşündüm, çaresizligi, dünün açtıgı yaraları. Zor oolsada kabuk baglamayı. Bir insan ne kadar duygusal ve ya sevgisini göstermeyerek kötü olabilir ki?
Dün dedim ve bugün de son kez diyorum, annem ve babam ben bu ana gelene kadar benden sevgilerini esirgemişti. Ama hepsine bedel olarak benim “Amcam” var.
Düşüncelerimi bir kenarı koyarak, üzerimdeki acıları unutmak üzre ve geçmişin derin yaralarına kabuk baglayıp unutarak uyumaya çalıştım.
6. Bölüm | Hayatımın Bir Parçası
Gözlerimi açtıgımda sabah olmuştu, hemen hazırlanıp salona geçtim ama amcam yoktu o yüzden odasına baktım ama yoktu. Salona geçtim ve koltuga oturarak telefonuma baktım, amcadan bir mesaj gelmişti sabah saat 06:44’te “Çağrı ben buğün eve erken gelecegim” yazıyordu. “Tamam” yazdım.
Yemegimi yedikten sonra hazırlanıp dışarı çıktım. Bu arada söyleyeyim, kaldıgım odada bana göre kıyafetler vardı, amcam ayarlamış.
Dışarı çıktım, dün tanıştıgım ve buraya birlikte geldigim Eren ile Ulaş’la buluştuk kafede. Amcam eve benim için belirli bir miktar bırakmıştı. Kafede otutp sohbet edip birkaç birşey yedik. Ve biraz zamanın geçmesiyle telefonlarımıza baktık.
– Bu arada birazdan Selen gelecek. Dedi Burcu.
Merak ederek sordum,
– Selen kim?
– Bizim bir arkadaşımız.
– Ha, anladım.
– Ne zaman gelecek Burcu?
– Biraz önce çıkmış evden 2, 5 dakikaya gelir.
– Zaten kafe evine yakın.
– Aynen öyle.
Aradan geçen 5 dakika ile Selen adlı kişi gelmişti.
Kafeye girdi ve bizi fark edip yanımıza gelip, Elif’in yanına oturdu.
– Sena seni tanıştıralım, Yeni arkadaşımız Çağrı.
Selen elini uzatarak,
– Merbaba Çağrı, ben Selenay.
Bende elimi uzatıp,
– Bende, Çağrı. Tanıştıgımıza memnun oldum.
– Bende.
Yine birşeyler yemeye başladık.
Herkes yerken ben gizlice Selenay’a baktım. Eimi tuttugumda sanki kafama şimşekler çakmaya başlamıştı. Gözümü ondan alamıyordum. Acaba aşık mı oluyordum?
Arkadaşıkm Apo, dikkatimi bozarak,
– Eee, akşama kadar oturacak mıyız burda?
– Ne yapmamız istersin?
– Onuda siz düşünün?
– Çağrı, sen ne zaman geldin buraya?
Bunu diyen Selenay’dı. Sakince,
– Buğün İstanbul’da 3. günüm.
– O zaman Çağrı’yı İstanbul ile tanıştıralım.
– Bana uyar.
– Hadi o zaman.
Arkadaşlarım beni İstanbul’u gezdirerek tanıştırdılar. Yakınlarda bir futbol sahası vardı, genellikle burada futbol oynarlardı. Az önceki kafede her zamanki gibi buluştukları kafeydi. Yine bazı yerleri gezdirerek beni İstanbul ile tanışdırlılar. Arkadaşlarım bana “İstanbul abartılacak kadar zalim değil” ögrewttiler ama bu durum insanına göre degişebiliyor tabiki de.
Günün sonu kadar geldik arkadaşlarımla vedalaşarak, evlerimize dagıldı ama nasıl kaderse Seleneay ile kaldıgımız yerler karşılıklı kalıyormuşuz, her zaman ki gibi kader işte.
Öyle böyle diyerek buğün de bitmişti. Amcam evdeydi, salonda oturuyordu. Hazır yemekleri hazırlayarak yedik. Daha sonra bana dönerek,
– Günün nasıl geçti Çağrı? Diye sordu.
– İyi geçti amca, buğün arkadaşlarımla buluştuk, sohbet fala.
– İyi iyi, yarın İstanbul’da 4. günün ve üç gün sonra 1 hafta olacak.
– Evet amca.
– 3 Gün sonra işe başlayakaın ama kolay iş, merak etme.
– Tamam amca, sıkıntı yok. Dedim.
Biraz geç olduktan sonra odalarımızda uyuduk ama yine de uyuyamadım sanki birşey vardı uykumu alıp götüren ama kim oldugu bilmiyordum veya ne oldugunu. Sanki hayatımın bir parçası buğün oluştu, gerçekten aşık olmu muydum Selenay’a?
7. Bölüm | Adı Aşk Mı?
Yine uyuyamadım. İstanbul’a geldigim günden beri hep geç uyuyordum, buğün ise “Aşk” için uyuyamıyordum.
Gerçekten aşık olmuş muydum Selenay’a? Soruyu kendime sormama ragmen cevap veremiyordum.
El sıkışarak tanıştıgımız ana sanki kafama birşey düşmüş gibiydi, adını tam olarak bilmesemde. Ne aklımdan ne de kalbimden, ismi de kendisi de çıkmıyordu.
İstanbul’a geldim amcam sayesinde güzel bir hayat yaşamak i.in ve tabiki de çalışacaktım, amcama yük olmak istemiyordum ma aüstüne birde bu, ne diyecegimi bilmiyorum artık.
Saatle geçip gidiyor ama Selenay geçmiyordu. Zaten geçmesini istemiyorum. Biraz düşündüm de keşke Selenay’ın telefonunu alsaydım ya da ne bileyim sosyal uygulamasını.
Bunun adı ne bilemem am abana tanıdık geliyor. Azda olsa tahmin ediyordum.
Peki şimdi ne olacak? B8u durum böyle devam edecek mi? Gerçekten de sevgi denene yani sevmek demek bu muydu? Merak ettigim diger şey de şu, peki o benim hakkımda ne düşünüyor? Aklım hiçbir şey almıyordu artık sadece Selenay, Seleney ve yine Selenay.
az da olsa uykum gelmişti ilerleyen dakikalarda. Bu durumu kaçırmamak için uyumaya çalıştım. Ve o an şu aklıma geldi adı aşk mı gerçekten?
8. Bölüm | Tanımsız Aşk
Sabah olmuştu uyandıgımda. Hemen salona geçtim, amcam da yeni uyanmıştı. Mutfakta hazır yemek hazırlayıp salona geçmiştik ve yemek yemeye başladık…
Amcam bana bakarak,
– Buğün için arkadaşlarınla bir planın var mı?
– Evet var, buğün arkadaşlarımla buluşup sinema izlemeye gidecegiz.
– Gayet güzel bir şey bu. O zaman size iyi eglenceler.
– Sağol amca.
Amcam hazırlanıp çıktı. Arkadaşlarımdan gelen mesajla ben de hazırlanıp çıktım. Dünkü kafede buluşacaktım ama ne kader varmış ki kızlarda gelecek tabi Selenay’da.
Kafeye vardıgımda Selenay ve Elif henüz gelmemişti. Erenin’in yanına geçerek sessiz bir şekilde “Eğer biliyorsan bana Selenay’ın sosyal uygulamasını versne” diye fısıldadım ve verdi. Ardından Elif ve Selenay gelerek oturdular.
– Gün-ay-dın arkadaşlar.
– Niye heceleyerek söyledin “Günaydın” kelimesini.
– Öylesine, hem niye şaşırdın?
– İlk defa böyle dedinde ondan.
– Ya onu bunu bırakında hadi artık film izlemeye gidelim.
– Hadi artık kalkalaım.
Kafeden çıkıp film izlemeye gittik. Apo, Ulaş,Eren, ben, Selenay, Burcu ve Elif sağdan sola oturduk.
Selenay’ın yanımda oturması beni heyecanlandırdı her an birşey olabilir diye endişeleniyordum. O yüzden hiçbir şey yokmuş gbi davrandım ve filmi izlemeye devam ettim…
Film bitmişti, romantik ve bilim kurgunun karışımı gibi birşeydi ama etkileyici ve duygusaldı. Selenay’a gizlice baktıgımda hafifi bir şekilde duygulanmıştı.
Film salonundan çıktık arkadaşlarla.
– Film nasıldı sizce?
– Ben begrndim.
– İyiydi.
– Fena degildi.
– Ben biraz duygulandın?
– Duygulandın mı?
– Evet duygulandım.
– Bu aglamak anlamına mı geliyor?
– Yani… Birkaç damla gözyaşı dökmüş olabilirim.
Onun için gözyaşı damlası olsada benim için gözyaşı kristaliydi.
– Şimdi ne yapalım?
– Arkadaşlar benim eve gitmem gerekiyor o yüzden size iyi eglencelere.
– Tamam, sonra görüşürüz.
Önce Elif sonra Burcu ve daha sonra Ulaş gitmişti. Geri kalan ben, Eren vr Selenay’dı ama bizde dagıldık.
Çok geç olmadan eve döndüm, amcam buğün eve erken gelmişti. Hazırlanıp salona geçtim. Amcam il eyemek yemeye başladık. İlerleyen dakikalarda amcama dönerek,
– Amca sana bir şeye soracagım.
– Dinliyorum Çağrı, sor.
– Amca “Aşk nedir?”.
Amcam biraz duraksamıştı.
– Aşkın pek çok tanımı vardır.
– Biraz anlatsana.
– Bu anlatacagım şey bir arkadaşım yaşadı.
– Dinliyorum.
– Aşk kimine göre iyi, kimine göre kötü birşey. Aşk bu dünyada bazı insanlara göre can yakan, üzen, herkesi paramparça eden, yaşama hissini alan bir şeydir. Daha çok şey varda, aklkıma gelen, neyse. insanlar “Aşk nedir?” Diye sordugunda, cevabını alamaz. Hani derlerya “Gidene mi zor? Kalana mı zor?” Onun gibi, yaşayamadan cevabını tam veremezsin. İnsanoğlu hayatında bir kez bile olsa aşkı tadar ama var mı aşkı tatmayan bir insan? Bilemeyiz. Olada bilir olmayada bilir ama aşk insanı mutluda eder, iki taraflı yani. Üzerde, mutlu ederde. Eskiden bir kitap okumuştum ve kitapta şöyle bir cümle vardı “Yaşayan bilir, yaşamayan ögrenir” çok doğru bir söz. Yani anlayacagın Çağrı, nasıl bakarsan öyle görürsün.
– Sağol amca.
– Ne demek Çağrı. Hem sen aşık mı oldun?
– Bilmiyorum ki amca. Zaten o yüzden sana sordum.
– Neyse hadi geç oldu, uyuyalım artık.
Amcamla etrafı topladıktan sorsa uyumaya gittik ama tabiki de benim uykumu kaçıran kişi yada ne sayesinde bu gecede zor uyudum.
Aklıma takılan ise şuydu; amcamın anlattıklarını esas alarak gerçekten de “Aşk nedir?” Sorusunu kendim düşündüm biraz. Sanırım aşk tanımsızdı.
9. Bölüm | Sevdayım Ben
Bu gecede uyku yoktu bana.
Odamdan çıktım ve salona geçip camdan dışarı bakarak koltuga oturarak dışarı baktım ve sordum kendime “Aşk nedir?” Diye.
Nedeninin bilmeksizin, duygulandım bir an. Hayatta hiçbir kişiden sevgi görmeyen bir çocuk gerçekten aşık olabilir miydi? Var mıydı buna cesareti? Eğer gerçekten sevdiyse verebilir miydi hiç görmedigi, tatmadıgı hatta hissedemedigi bir sevgiyi? Tuhaf olmasına ragmen duygusallık içeren bir şey bence bu. Neden olmasın ki? Sonuçta benim gibi ailesi tarafından sevilmeyen tek çocuk ben değilim öyle değil mi? Anne ve baba sevgisi gören bir çocuk bazenleri nankör olabilir gerçekten. Çünkü doyumsuzlar. Her neyse. Kendime soruyorum, bakalım cevaplaya bilecek miyim? “Aşk nedir?” Var mı bu sorunun cevabını bilen ya da yaşayan biri? Yaşamadan önce verdigi karar ile yaşadıktan sonra verdigi karar zıt olabiliyor ama benim cevabım bu değil tabiki de, nede olsa bazı soruların cevabını vererek alına bilir ama kişiden kişiyede bu durum degişebilir bu normal olna bir cevap.
Aşk; sevgi görmeyen ve sevilmeyen bir çocugun vir kişiye aşık olması değildir. Aşk; her insanın kolaylıkla ya da zorlukla tadabilecegi bir şeydir. Yani bana göre böyle bir şey ama başkasına göre bilemem.
Pek aşk kalbe nasıl düşer?Var mı bu sorunun cevabını bilen, duyan ya da gören biri veya birileri? Niye böyle bir şey soruyorsam? Seven bilir, sevmeyen ögrenir işte. Sanki aşk derysasını çeken birisiyim gibi konuştum şuanda. Yani her soru gibi bununda cevabı farklıdır.
Bir çocuk düşündüm ben, ailesi tarafından sevilmeyen, sevgi duyulmayan bir çocuk bu, herşeyi terk edip arkasına bırakan ve bir amcası ile İstanbul’a gelen. Somra “Ben aşık mı oldum?” Diye soran bir çocuk. Ve evet o çocuk benim, Çağrı. İstanubul’a geldigimin 5. günü, acaba beni burda ne hayatlar bekliyor diye sorarak ama cevabınıda yaşayarak ögrenecek olan kişi.
Gerçektende bakacagız bnei burda ne hayatlar bekliyor. İşte bu sorunun cevabını yaşauyarak ögreneceektim. Bu arada demeden edemeyecegim. Amcam hafta da bir kez olsa bile alkol içen birisiydi, bana da “Bir tat” diyerek tattım alkolü. Tadını size tarif edemeyecegim. Sigaraiçen bir kişi iken şimdide alkol içen bir kişi oldum. 2’si bir arada ve sonuç, sevilmeyen bir çocuk. Her neyse işte.
2 Gün sora beni yepyeni bir hayat bekliyor bakalım neler olacak bu hayatta. Eee hep umutsuzca düşünmeyecegiz degil mi? Tabiki de bazen üzüntü, bazen mutluluk ve bazende ikisinin karışımı.
Bana sorsanız “Çağrı aşk nedir?” Diye soruyu şöyle cevaplardım; Aşk insanoğlunun önce tadıp sonra cevabı verecegi bir şeydir. Sevda gibi işte var olan hissedilen ama elimize alamadıgımız, göremediigimiz bir şey işte. Ne de olsa sevda bu. Aşık olan bir insana aşk şöyle seslenir; sevdatım ben…
Sigaramı yakmış pencereden dışarıyı gözetleyen ben, sigaramın bitmesiyle içeri girdim ve yatagıma yatarak uyumaya çalıştım.
10. Bölüm | Yeni Bir Hayata Son 1 Gün
Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım, hızlıca hazırlanıp salona geçtim. Amcam yemek hazırlamış. Oturduk ve yemek yemeye başladık…
Yemek bittikten sonra amcam bana bakarak,
– Çağrı.
– Efendim amca.
– Şimdi sana birkaç birşeyden bahsedecegim.
– Tamam amca dinliyorum.
– Yarınla beraber nerdeyse 1 hafta olacak.
– Farkındayım amca.
– Bu yaşta zar azar çalışmaya başlamalısın, amcam var diye geçme çünkü, bugün varım, yarın yokum.
– Amca öyle deme.
– Sen boşver, senin artık azar azar ayakta durman gerekicek.
– İyi ama nede çalışacagım ki?
– Ben sana bir iş ayarladım Çağrı, mobilyacılık. Yani satmak ile ugraşlacaksın, sonrasınada bakacagız.
– Peki ne zaman başlayacagım bu işe amcam.
– Yarına ayarladım.
– Tamam amca, sen nasıl uygun görürsen.
– Tamam, ben çıkıyorum.
Amcam evden çıkarak işe gitti, ben de etrafı toparlayıp koltuga yattım. Dışarda yagmur yagıyordu bu yüzden çıkmak istemiyordum. Arkadaşlarımında işi vardı.
Kendime bir kahve yaptım ve koltuga yatarka telefona bakmaya başladım. Sosyal uygulamadan Selinay’ın fotografına bakmaya başladım. Geçen dakikalar ile yazmaya karar verdim. “Selam” yazdım ve biraz beklemeye başladım. Mesajıma bakıp “Çağrı bu sen misin?” diye yazdı, ben de “Evet benim” yazdım. Ve o anki sohbetimiz şöyle gerçekleşti.,
“Benim hesabı mı kimden buldun?”
“Ulaş’tan istedim, oda bana verdi hesabını”
“İyi ne güzel işte, artık burdanda konuşuruz”
“Bencede”
“Eee sen ne yapıyorsun?”
“Koltukta yatıyorum, amcamda işe gitti”
“Sen çalışmıyor musun?”
“Bne yarın çalışmaya başlayacagım”
“Hangi iş?”
“Amcam ayarladı bana, mobilyacılık. Satım işleri falan”
“Sen bu tür konulara hakim misin?”
“Sayılır diyelim”
“Peki, sen nasıl dersen”
“Peki yasen? Sen çalışıyor musun?”
“Evet çelışıyorum. Kasiyerlik.”
“Senin için sevidim”
“Teşekkür ederim, Çağrı”
“Ne demek. Bu arada senin ailen var mı? Hani çalışıyorsun ya”
Başta birşey yazmadı ama daha sonra,
“Yok, benim ailem yok. Öldüler.”
“Başın sağ olsun, Selinay. Üzgünüm bilmiyordum”
“Dostlar sağ olsaun. Yok önemli değil”
“İşin var mı?”
“Niye sordun ki?
“buluşalım mı? Konuşuruz, hem benim canım sıkılıyor”
“Olur aslında, buluşalım ama nerde?”
“Benim için fark etme. Nerden istiyorsan buluşalım”
“Yagmurlu havada dışarı çıkmayalım”
“İstersen bize gel, hem oyun oynarız”
“Olur. Hazırlan geliyorum”
“Tama, bekliyorum”
Selinay gelecekti, o yüzdenhemen kalktım, üstümü düzeltim ve bekliyorum. Bir anda kapı çaldı. Hemen gidp açtım, Selinay hemen içeri girdi.
– Dışarıda yagmur artık saganak yagıyor.
– Bende az önce gördüm.
– Neler hazırladın?
– Dolapta birşeyler var istersen yiyebilirsin.
Selinay etrafa bakındı,
– Düzenligi seviyorsunuz galiba?
– Evet ben ve amcam düzenligi ve temizligi severiz.
– Ee ne yapalım?
– Bilmem ki?
– Telefondan oyun oynayalım.
– Bana uyar.
Selinay ile başta telefonla ortak oyun oynadık, mola verip yemek hazırlayp yedik, yine oynadık, atıştırmalıklar yedik ve sohbet ettik. Öyle böyle derekn yine vakit akşamı bulmuştu.
– Çağrı herşey için öok teşekkür ederim.
– Ne demek Selinay, her zaman.
– Senin sayede çok eglendik yoksa, günüm çok sıkıcı geçicekti.
– Her zaman burdayım Selinay.
Selinay’ın gitmesiyle 10 dakika geçmiiti. Amcam gelmişti. Yemek hazırlayarak yedik. Daha sonra amcam ile konuşmaya başladık,
– Nasıl geçti günün Çağrı? Sıkılmadın değil mi?
– Yok amca güzel hatta muhteşemd.
– Niye noldu ki?
– Selinay’ı davte ettim, oyun oynadık, yemek yedik, sohbet ettik.
– İyi. Eee hazır mısın yarına?
– Hazırım amca.
– Ben seni giderken bırakacagım.
– Tamam amca. Ben artık kalkayım.
– Tamam.
Kalktıktan sonra etrafı topladım, tam odama gidecekken,
– Çağrı bir gelsene.
– Efendim amca.
– Sen bu Selinay’a aşık mı oldu?
Başta biraz sustum.
– Bilmiyorum amca. Zaten ona olan bu hissin tam adını bilmiyorum.
– Yakında belli olur, merak etme.
Saatin geç olmasıyla uyuduk ama ben her zaman ki gibi yine uyuyamıyordum çünkü yarının heyecanı vardı. Bakalım yarınla beraber neler degşecek.
11. Bölüm | Yeni Bir Sayfa
Sabah erkenden uyanıp hazırlandım. Amcama baktım, henüz uyuyordu. O yüzden hemen yemek hazurladım. Masayı hazırlamamla amcam kalktı, hemen hazırlanarka geldi ve yemek yemeye başladık…
Yemegin bitmesiyel etrafı topladım ve amcam ile evden çıkıp arabaya bindik. Amcam beni işe götürdü, ben,imşe beraber içeri girdi. Bazı şeyleri açıklayarak kısa bir konuşma yaptı. Daha sonra bana güvendigini diyerek ayrıldı ve kendi işine gitti. Ben ve çalışanlar birbirimiz ile tanışıp sohbet ederek tanıştık. Çok iyi kişilerdi. Amcam iyi ki de bunlara güvenmiş.
Müşteriler buraya sık sık geliyordu, onları çok iyi bir şekilde agırlıyordum, her konuda yardım ediyordum. Çalışanlar biraz şaşırsada benim amacamı amcamı gözünü arkada kalması değildi kendimi tanımaktı. Bu iş hem benim kim oldugunu bana göstermişti.
Müşteriler ile ilgilenri ve satım işleriyle ugraşırdım. Bazenleri çalışanlara bile hizmet ederdim onalara saygı duyardım, bazenleri de temizlik işilerini ben yapardım. Çalışanlar ile çok iyiy dost olduk hatta abi – kardeş olduk diyebilirim. omlarda aynı benim gibiydiler. Bana da saygı duyarlardı. İstediklerini alırdım.
Perşembe günleri benim tatil hakkımdı. Tabi ki de tatl günleri bazenleri degişirdi ama benim tatil günlerim genellikle Perşembe günüydü.
Amcam benimle hep gurur duydu.
12. Bölüm | 1 Ay Sonra
Öyle böyle diyerek toplam 1 ayı geride bıraktım. Artık neredeyse İstanbul’u tanımıştım. Arkadaşlarım ile genellike hafta sonrarı hep buluşur hale geldik. Gayet iyiyidi bu durum. Selinay ile daha da fazla konuşmaya başladık. Ben artık ona aşıktım ama ama onun bana duydugu hisleri bilmiyordum o yüzden bu aşktan hiçkimseye bahsetmedim. Bir tek amcam biliyordu.
Bu arada işimin uzak olmasından dolayı Güngören’e taşındım 5. katta kalmaya başladım.
Hayatımda artık yeni degişiklikler olmaya başlamıştı ve devam da edecekti.
13. Bölüm | Aralık Hikayesi
Temmuz dan Aralık ayına kadar zaman ilerlemişti. Yani toplamda 6 ay geçmişti ve bu 6 ay hayatımın her zerresini nerdedeyse degiştirmişti. Hayatımın yenilikleri, eski,leri unutturmadı sadece uzaklaşmama yardım etti. Ve bu durum benim için gerçekten çok iyiydi. Bir insan tabi ki de geçmişte yaşadıklarını silemez ve unutamaz ama tabi ki de deneye bilir. Her neyse.
Bu 6 ay içerisinde mobilyacılıkta çalıştım. Avcılar’dan Güngören’e taşındım ve Seliay ile daha fazla konuşmaya başladım.
Her işin bir sonu vardır ve bunun örnegini de hayatımda bizzat ayaşadım. Mobilyacılıgı bırakarak. Garsonluk yapmaya başladım, Salı günleri de izinliydim yani binevi tatilim sayılırdı. Salı günleri arkadaşlarımla berabe rBarmenlik yapıyordum ve iyi bir şekilde gelir elde ediyorduk.
Bugünün tarihi 20 Aralık 10 gün sonra 2017 yılına girecegiz ve bu yıl çok şey ögrendim hatta bu ögrendiklerimi bana hayat ögretmişti.
Yeni hayatımdan memnun olan kişiyim, ve bir sıkıntımda yok ama Selinay ayrı.
Selinay kasiyerlik yapmaya devam ediyordu. Marketin sahibiyle konuşarak izin gününü Salı gününe aldırmıştı. Buda bizimle baraber Barmenlik yapacagını i,şaret ediyordu.
Amcamı sorarsanız, Avcılarda kalmaya devam etti. Mobilyacılıkta biriktirdiklerim ile ben kenbdim Güngören’ taşındım: Amcam haftada bir yada 2 arayıp iyi olup olmadıgımı ve lazım olan birşey var mı yok mu diye arayıp sorardı.
Vakit yine geceyi bulmuştu. Yarın günlerden Salı günüydü. Yarın sabah arkadaşlarla buluşup kafeye gidecegiz, ordan futbol sahasına ve hazırlanıp barmenlik yapmaya.
Tüm düşüncelerimle beraber uyuya kaldım.
14. Bölüm | Yakınlık
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım hemen kalktım ve hızlıca hazırlanarak mutfaga geçtim. Yemek hazırlayarak yedim. Daha sonra kahve yaparak koltuga geçtim ve oturarak telefona bakmaya başladım: Apo bize masaj atacaktı o yüzden Apo’yu bekliyorduk.
Kahvemni yudumlayarak, telefona bakıyordum. İlerleyen dakikalarda Apo’dan mesaj gelmişti. Hemen dışarı çıktım ve kafeye vardım.
Herkes gelmişti sadece Elif gelmemişti oda 2 dakikaya gelecegini yazmıştı. Birşeyler içerken Elif’i bekledik ve sohbet ettik. O sırada Elif gelmişti. Masaya oturdu ve Ve birşeyler içmeye başladı.
Aradan geçen 10 dakika ile kalmıştı.
Futbol sahasına giderken sohbet ettmeye başladık,
– Bakalım kim daha iyi futbol oynıuyor?
– Bakacagız. Tahminler var mı?
– İzlerken tahmin ederiz.
Hepimiz Burcu’nun bu cümlesine gülmüştük.
– Bu arada şunu soracagım; Kızlar siz niye geliyorsunuz ki?
– Niye gelemez miyiz?
– Ne bileyim.
– Siz futbol oynarekn bizde sizi seyredecegiz. Hemn siz< olmasanız kiminle eglenecegiz ki?
– Kızlar olmadan da bizde eglenemiyoruz.
– Hep beraber eglenecegiz işte.
– Aynen öyle.
Sohbet ederken kendimizi futbol sahasında bulduk. Kızlar içeriye girip yerleştiler, bizde odalarda kıyafetlerimizi degiştirdik. Daha sonra sahaya girdik.
Ve maç başlamıştı. Maç derken 2 taraflı maçtı. Arkadaşlarım diğer arkadaşlarının çagırarak maç yapmaya devam ettik.
Aradan geçen 1 saat ile maç dururmu 5’e 4’tü. 5 Olan bizdik. Odalara geçip duş aldık ve hazırlanarak dışarı çıktık. Evlerimize dagıldık, yorgunduk o yüzden dinlenmemiz gerekiyordu çünkü akşama barmenlik yapmaya gidecektik.
Evime gelmiştim. Tekrar duş aldım ve uyudum.
Gözlerimi açtıgım an akşam olmuştu. Hızlıca kalkarak hazırlandım. Mutfakta kendime kahve hazırladım ve salonda oturarak yudumladım. Saat 20:00′ de gidecegiz ve saat şuan 19:00.
Kahvemin bitmesiyle evden çoktom. Arkadaşlarımla kafede buluşacaktık.
Kafeye varmıştım. Herkes beni bekliyordu, selamlaşarak barmenlik yapmaya gittik.
Saatler ilerliyordu ve bizde hala çalışıyorduk.
Çalışan yanıma gelerek,
Çalışan: Çağrı depoya git ve 1 paket şişe getir.
Çağrı: Tamam hemen getiriyorum.
Depoya giderken, Selenay’ı düşündüm. İçimde oma olan aşk gittikçe büyüyordu. Depoya geldim ve kapıyı açınca Selenay’ı fark ettim. Bazı malzemeleri hazırlıyordu. Yanına yaklaşarak,
Çağrı: Yardım edeyim mi Selenay?
Selenay: Gerçekten iyi olur Çağrı. Bazı malzemelei bulamadım.
Çağrı: Hangi malzemeler?
Selenay malzemeleri demesiyle beraber, malzemeleri bulmaya başladım ve bulmuştum, geriye tek bir malzeme kalmıştı oda dolabın üstündeydi. Selenay bana bakarak,
Selenay: Çağrı oraya boyun yetişecek mi?
Çağrı: Ytişirim.
Dolabın üstüne uzanmaya çalışarak kutuyu almaya çalıştım. Parmak uçlarımda dururken yere düştüm. Selenay yanıma gelerek, endişeli bir şekilde,
Selenay: Çağeı sen iyi misin?
Çağrı: İyiyim merak etme.
Selenay: Bir an düşünce birşey oldu sandım.
Gülümseyerek,
Çağrı: İyiyim, merak etme. Hem bak malzemelerde burda. Artık alıp götür, görevli seni bekliyordu.
Selenay: Tamam. Sen ne almaya geldin?
Çağrı: Bir peket şişe.
Selenay: Şişeler şurda.
Çağrı: Teşekkürler.
Malzemeleri alarak, Selenay ile beraber çıktık.
Malzemeleri teslim ederek çalışmaya devam ettik…
İlerleyen zamanlarda müşteriler azar azar ayrıldılar ve herkesin gitmesiyle nerdeyse sabah oluyordu.
Patronun yardımcılarından biri gelerek; bana, Apo’ya, Elif’e ve diğer arkadaşlarıma paramızı verdi. Zaman kaybetmeden toparlandık ve evlerimize dagıldık.
Eve gelince duş alarak yemek yedim ve uyudum.
Javascript algılanmadı. Bu sitenin çalışması için Javascript gereklidir. Lütfen tarayıcı ayarlarınızdan etkinleştirin ve bu sayfayı yenileyin.