Sahi nedir bu Hiper Tales? Bir web sitesi? Kalem adım olarak kullandığım HiperTale’ın bir uzantısı? Ya da anlamsız, öylece seçilmiş yabancı bir kelime mi?
Aslında cevap yukarıdakilerin hepsi de olabilir. Fakat özünde bu kadarla sınırlı değil. Tam olarak açıklamak zor çünkü ilham dediğimiz şeyle ortaya çıkmış ve daha sonra anlamı gittikçe derinleşmiş bir kelime.
Öyle bir kelime ki, web siteme bu ismi verdim. Kalem adım olarak bunu kullanıyorum ve aynı ismi taşıyan hayali bir karakteri de uzun süredir yazıyorum.
Peki anlamı ne? Derseniz.
Kelime anlamına bakacak olursak, İngilizce ve Türkçe birleşik bir kelime derim. Hiper masallar ya da hikayeler anlamına geliyor. Çeviriye göre değişir. Hiper kelimesi de değişken bir kelimedir. İngilizce Hyper kelimesinden gelir. Aşırı, anlamı temel olsa da örneğin, “Hiperuzay” ya da “Hiper metin” terimlerini duydunuz mu bilmiyorum. Birisi şimdilik sadece bilim kurgu eserlerde ya da fizik kuramlarında geçer. Diğeri ise bugün kullandığımız web sitelerini mümkün kılmış bir terimdir.
Ben hiper kelimesini yukarıda ki anlamlarıyla birlikte, olaylara farklı açılardan bakmak, derinlik kazandırmak, boyut eklemek gibi kendimce anlamlar yükledim.
Zaten sitedeki sloganım, Hiper Tales- Gerçekliğin hiper boyutu. Bu sloganın arkasında ki anlamsa şudur:
Bir şey, aşırı olduğunda zıttına dönüşür. Yani: aşırı masallar, aşırı kurgusal şeyler, bir noktada gerçeğin ta kendisine dönüşür. Benim gerçeği doğrudan yazmakla işim yok. Kurgu yazıyorum ama yazdığım kurgu, aslında gerçeğin de bir boyutunu ister istemez yansıtıyor.
İkinci sloganımsa ki bu daha ön planda, Hiper Tales- Zamansız Öyküler.
Bu da benzer bir anlam taşıyor. Öyküler yaşlanmaz. Onlar için zaman kavramı, geçerliliğini yitirir. Yüzlerce yıl önce yazılmış kitapları hala okuyoruz. Tarihin kendisinden bile eski masalları, efsaneleri, mitolojileri dilden dile, zihinden zihine aktarıyoruz. Kutsal kitaplara bakın, adeta her okuduğumuzda bizim için bir kez daha iniyorlar, bir kez daha yazılıyorlar.
Tabi ki de benim gibi bir aceminin yazdıkları, yukarıdaki örneklerle kıyaslanamaz bile ama niyet etmek, hayal kurmak önemlidir.
Hiper Tales
Yukarıda saydığım anlamlarından arınmış olarak Hiper Tales, Hiperverse içinde geçen hikayelerdir. HiperTale, olarak şimdilik tek yazarı benim ama gelecekte başkalarının da Hiper Tales yazmasını isterim. Bir hikayenin türünden bağımsız olarak, yazarı kim olursa olsun Hiper Tales yazabilir. Bunu düşünürken temel esin kaynaklarım, Tolkien’in Silmarilyon’u, H.P Lovecraft’ın Cthulu mitosu ve Binbir gece masalları. Biliyorum ilginç bir kombinasyon. Deneyeceğiz ve göreceğiz. Bir çeşit Hiper Mitos yaratmaya çalışıyor diyebilirsiniz. Hey! Hayal kurmak bedava.
Bu kavramı yavaş yavaş oluşturmaya başlasam da sahiplenmiyorum. Daha doğrusu sahiplenemiyorum…
Çünkü öylesine geniş ve kapsamlı bir şey ki, onu tam olarak tanımlamaktan bile acizim. Açıklamaya çalışabilirim ama yaptığım anda açıklamama sığmaz. Tanımlayabilirim ama tanımama sığdıramam. Bir sınır koyabilirim ama koyduğum anda ötesine geçebilir.
Hiper Tales, basitçe Hiperverse’de yaşanan olaylardır, dedik. O zaman asıl Hiperverse’i açmak lazım.
HiperVerse
Şimdi aklınıza mukayet olmak istiyorsanız, kemerleri takın. Çünkü birazdan, sizden kainattaki en muhteşem aracı kullanmanızı isteyeceğim. Ne mi? Hepimiz sahip olduğu bir şey, beynimiz.
Şimdilik. Yani kaybetmeden önce daha fazla kullanın.
Hazırsanız, hayal gücümüzün kaynağına, düşlerimizin ötesine bir yolculuğa çıkalım…
Hiperverse, kurgusal hikaye evrenime verdiğim bir isim. Gerçekte kainatın bir yansıması. Onu, İslamiyet’teki evren anlayışından esinlenerek oluşturdum. Özellikle tasavvuf ile ilgilendiğim için ister istemez o şekilde evirildi.
Çin mitolojisinde, 3 krallık anlatısı vardır. Yani Gökyüzü Krallığı, Yeryüzü Krallığı ve Yeraltı Krallığı gibi. Bu anlatı günümüzde de pek çok web romanda kullanılıyor. Bende benzer bir konseptle yola çıktım ama hep bir şeyler eksik geliyordu. Sonra bir gün peygamberimizin miraç mucizesi hakkında okurken daha önceleri çok dikkatimi çekmemiş bir hadis, kendini öne çıkardı.
Bu hadis ise Hiperverse’in temel esin kaynağıdır dostlar. Paylaşmama izin verin:
Peygamber Efendimis (sav) şöyle demiştir:
“Birinci semâ ve içindekilerin tümü, ikinci semâ içinde çöldeki bir yüzük oranındadır; ikinci semâ ve içindekilerin tümü, üçüncü semâ içinde gene çöldeki bir yüzük gibidir ve yediye kadar bu böyledir…”
…ve devam eder,
“Nefsim yed-i kudretinde bulunan(varlığım kudretinde bulunan) Allah’a andolsun ki, yedi sema ve yedi arzın, Kürsi’nin yanındaki büyüklüğü, ancak dünyanın bir çölünün ortasına atılmış bir halka gibidir. Arş’ın Kürsi ye nisbetle büyüklüğü de bu halkaya nisbetle çölün büyüklüğü gibidir” (İbn Kesir, Tefsîrul-Kurânil-Azim, Beyrut 1385/1966, I, 550).
Sema: Tavan, gök, yukarı, üst gibi manalara gelmektedir.
Bu konuyla ilgili bazı ayetler de şöyledir:
“O (Allah) bunun üzerine iki günde (dönemde) yedi gök var etti. Yakın göğü de ışıklarla (yıldızlarla) donattı ve bozulmaktan korudu. Birbirleriyle ahenktar yedi göğü yaratan O dur” (el-Mülk, 67/3)
“Allah’ın Kürsî’si gökleri ve yeri kuşatmıştır” (el-Bakara, 2/255).
“Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra semâya yönelip onları yedi kat gök olarak tastamam tanzîm eden O’dur. O, her şeyi hakkıyle bilendir.“(Bakara 29.)
“Şu da bir gerçek ki, sizin üzerinizde tabaka tabaka yedi gök yarattık. Şüphesiz biz yaratmaktan da, bütün husûsiyetleriyle yarattıklarımızdan da habersiz değiliz.“(Mü’minûn 17.)
Sadece bu hadis ve ayetler bile günümüz bilim insanlarının araştırdığı, paralel evrenler ve üst boyutların varlığını gerektiren sicim teorisi gibi kuramların ötesine geçmiş, hayal gücümüzün sınırlarını zorlamaktadır. Bende kurgusal evrenimi buradan esinlenerek oluşturmaya karar verdim.
Buna göre Hiperverse’de her şey Arş ile Arz arasındadır. Arş’ın üstü sır alemlerdir. Arş’ın altında 7 gök ve Arz’ın altında 7 yer vardır. Gökler ve yerler kavramı Nur’un yani enerjinin pozitif ve negatif katmanlarıdır.
Arz ise yeryüzü olarak çevrilir ama ben evren olarak genişletiyorum. Çünkü yeryüzü tanımı onu Dünya tanımına kıstırmaktadır ki bu tanım da yanlış olmamakla beraber, sadece budur demek doğru olmaz. Kutsal metinler çok anlamlı, derinliği ve farklı boyutları olan yazılardır. Basitçe şu anlamdadır deyip geçemeyiz. Özellikle Kuran’ın mealine takılıp kalmayın. O sadece konu hakkında ufak bir fikrimiz olması içindir. Anlamak istersek farklı kaynaklardan tefsirler okumalıyız. Eğer Allah cc. Kuran’ın tek bir anlamda donmasını istese idi, onu okuyanın anlamlandırdığı bir dilde göndermezdi. Türkçe, İngilizce vb. Bir dil daha mantıklı olurdu. Tefekkür edelim dostlar…
Zira miraç mucizesinde peygamberimiz, dünyadan çıkınca değil, yıldızları aştığında, yani bu evrenden çıktığında ilk gök katmanına ulaştığını söylemiştir. Burasını gördüğünde, çıktığı evrenin çöldeki bir yüzük kadar yer kapladığını söylemiştir. Yani ilk gök, bizimki gibi sayısız evreni kapsayan daha yüksek, kapsayıcı bir yer olmalıdır. İşte paralele evrenler diye diye hayal gücümüzü doldurduğumuz yer sadece buraya kadar olabilir ki peygamberimiz bunun 7 kez tekrar ettiğini bildirmiştir. Aklımızın alması mümkün değil. Bu konsepti anlamak için aklın ötesine geçmek gerekir ki, o konuları başka zamana bırakalım…
Günümüzde ki evren araştırmalarından, boyutsal kuramlardan ve zaman sorgulamalarından çok daha öte bir şey olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Zira Marvel ve Dungeons and Dragons’ın kullandığı, paralel evrenler üzerine düşünülmüş, Multiverse(çoklu evrenler)’in ötesinde bir kavramdır, Hiperverse.
Hiperverse, Arş, Arz ve arasındaki yerleri ve gökleri kapsar. Ve buradaki yerlerin ve göklerin de zamanı kıyamete kadardır. Kıyamet koptuğunda, bu yerlerde yıkılacak ve yerlerine ahiret hayatı için yenileri yaratılacaktır. İnsanların şuan ki teknolojisiyle dünyamızdan bile zor çıktığımızı düşünürsek, evrenin ötesine yolculuklar yapmamız pek olası değildir. O zaman bu yerler neden var?
Doğrusunu Allah cc. Bilir.
Ben üzerine tefekkür ettim ve bazı ayet ve hadislerle, çeşitli kaynaklara da dayanarak Hiperverse’i kurguladım. Bu kurguya göre çoğunlukla doğmadan önce ya da öldükten sonra bu yerlere gidiyorsunuz. Yani doğu inanışlarındaki tekrar tekrar bu dünyada yeniden doğmak yerine -onların hayal gücü çok sınırlıymış bu arada- sürekli ileri doğru bir reenkarnasyon yani yeniden doğuş vardır. Zaten İslamiyet’te de bu böyledir ama dinimiz üzerine düşünmeyi sevmediğimizden, bu noktayı kaçırıyoruz. İnsan, aslında dünyada doğduğunda, aslında bilmediğimiz başka bir yerde ölür. Burada öldüğümüzde ise başka bir yerde doğarız.
Bu hakikatle ilgili ve kurgularım için esinlendiğim başka bir hadisi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle demiştir:
“İnsanlar uykudadır. Ölünce uyanırlar.” Bu konuyla ilgili başka bir hadis ise, “Ölmeden önce ölünüz ki, uykudan uyanasınız.”
Eeh? Ölmeden nasıl ölünür ki? Bu konuyu ayrıca konuşmak lazım ama şunları yazayım sadece. Çünkü kurgum açısından önemli.
İnsan, sandığınız gibi ölümlü bir varlık değildir. Fanidir. Yani ölümü tadacaktır. Örneğin hayvanlar gibi gerçekten ölmez. İnsanın ölümü bir hal değişimidir sadece. Gerçek dünyada öldünüz mü, sizinle işimiz biter. Borcunuz, malınız, mülkünüz, hepsi kalır. Ölümden sonraki kısım, sadece sizin ve inandığınız Tanrı arasındadır. Ama Hiperverse’de o kadar kolay kurtulamazsınız.
Tam aksine bildiğiniz şekliyle yaşam, sadece asıl film için bir fragmandır. Her şey daha yeni başlıyordur.
Yine miraç mucizesinden öğrendiğimiz kadarıyla, peygamberimiz göklerin farklı katmanlarında, kendisinden önce yaşamış ve ölmüş diğer peygamberler ile görüşmüştür. Ölmeden yükselen peygamberlerle de görüşmüştür. Buna göre göklerdeki yaşam, bizim berzah alemi dediğimiz yaşam olabilir mi? Dünyada ölümümüzle başlayıp, kıyamete kadar sürecek olan yaşam.
Doğrusunu Allah cc. Bilir. Ben kurgumu bu gibi sorgulamalar üzerine kurmaya başladım.
Sonuç itibariyle bu kadar zengin bir kültürümüz ve farklı, derin inançlarımız varken, diğer milletlerin inanışları ve mitolojileri üzerine ısrar etmeye gerek yok. Kendi özümüze dönelim ve kendi edebiyatımızı yapalım istedim. Onları yazmayalım demiyorum ama kendi tarzımız olsun. Tabi ki tüm kaynaklardan esinlenebiliriz ama özümüzden de uzaklaşmayalım istiyorum.
Peki HiperVerse Ne Kadar Büyük?
Akıl ve mantığın çok ötesinde, hayallerinize sığmayacak kadar büyük. Düşünebileceğiniz, hayal edebileceğiniz her şeyden, daha geniş ve sınırsız. Ona bir sınır koymaya çalışanlar çoktan delirdi. Ona bir tanım vermeye çalışanlar çoktan dilsiz kaldı. Ama yine de bir insana kadar. Hatta, bir insanın kafatasının içine sığabilir.
Ne oldu? Hayal kırıklığına mı uğradınız. Şöyle açıklamaya çalışayım.
Ben küçüklüğümden beri kurguyu seven birisiyim. Bu sevgi beni zamanla mitolojiye yönlendirdi. Çünkü tüm kurgular bir şekilde mitolojilere, efsanelere dayanıyordu. İlginç gelecek belki ama mitoloji de beni tasavvufa yöneltti. Tasavvuf, daha önceleri sadece meraktan, eğlence için okuduğum mitolojilere çok farklı bir şekilde bakmama neden oldu. Dünya görüşümün değiştiğini söyleyebilirsiniz. Hayatın anlamını sorguladım. Dünyamızı ve evreni sorguladım.
Eskiden insanlar hep dünyanın oluşumunu ve şeklini sorgulamışlar. Teknolojinin gelişimi ile artık bunları bildiğimiz için, günümüz insanları evrenin oluşumunu ve şeklini sorguluyor.
Fakat dinimiz bunları 1400 yıl önceden zaten haber vermiştir. Tasavvuf ise ilk insandan beri haber vermektedir. Sanki bu bilgiler, insanla birlikte açığa çıkmış gibidir. İnsanla birlikte var olmuş, insanın içinden taşıyor gibi.
Günümüz kuantum araştırmaları göstermektedir ki, insan gözlem yaptığında gerçeklik değişiyor. Bunun sadece kuantum alanda mümkün olduğunu düşünüyorduk ama geçenlerde okuduğum bir yazıda bilim insanları, evrenin eksik olduğunu, yaptığımız gözlemlerle tamamlanıyor olma ihtimali üzerine duruyordu. Ne kadar ilginç değil mi?
Hep derim, beynimize çok uzaktan, evrene çok yakından bakıyoruz. Oysa ölçeği doğru ayarlayabilirsek, ikisinin birbirine ne kadar çok benzediğini görebiliriz.
Görelilik kuramı sadece zaman için değil mekan için de geçerlidir. Hiperverse, içerisinde sınırsız sayıda evren ve evren üstü yerler barındırabilir. Ama tüm bu yerlerin büyüklüğü, bizim evrenimiz kadardır. Çünkü zaten evrenimizin sınırlarını algılayamayız. Gözlemledikçe genişliyorsa, sınırını nasıl göreceksiniz?
Ne zaman ki evrenin dışına çıkabilirsek, o zaman görürüz. O zaman da içine girdiğimiz yeni alemin sınırını kavrayamayız. O yüzden evrenimizin ve ötesinin toplam büyüklüğü bir insan kadardır diyorum. Bence asıl soru, insan ne kadar büyük olabilir? Her şeyin sahibi, bu kadar ehemmiyet verdiğine göre…
Örneğin bazı tasavvuf alimlerine göre, Peygamber Efendimizin sav. Mirac mucizesi, dışarıda bir yerlere doğru değil, kendi içinin derinliklerine doğru bir yolculuktu. Yani sır içinde sır, içine girdikçe ona açılıyordu. Ve her açılan sırlı alem, bir öncekine göre sonsuz büyüklükteydi. Ve içindeki en derine ulaştığında Cebrail(as.) bile ona eşlik edemediği o yerde, O’nunla karşılaştı…
Daha fazla bilgi isterseniz hakkımızda sayfasına bakabilirsiniz. Yazıya yorum bırkmayı ve sosyal sayfamıza uğrayıp selam vermeyi unutmayın.
Sağlıklı ve huzurlu kalın.