Zebil.jpeg

YDE 64: Bir Adımda Rakipsiz!

  • 13 Şubat 2025 17:06:50
  • 0
  • 7
  • 1

“Hazır mısın Adam?” Lilith önünde oturan Adam’a bakarak sordu. Yumrukları sıkılmış, ifadesi sertti. “Artık çok daha güçlüyüm. Ayrıca Kirin ve Gobumei de aynı anda seni kutsayacak. Üç ruhpanın kutsaması altında tohumuna ne olacağını bilmiyoruz?”

Lilith, Usta Yulin ile olan irtibatı aniden kesilince meditasyonundan uyandı ve başarıyla ilk inişi gerçekleştirdiğini fark etti.

Artık iki fiziksel gözün dışında üçüncü bir gözü daha vardı. Ruhunun gözü. Ruhpanlar buna Pan’ın Gözü derdi. Sadece ilk inişte olduğu için görüşü kısıtlıydı ama bu bile yeterliydi.

Artık ortamdaki elementel enerjileri çıplak gözle görebiliyordu!

Tekrar İniş Platformu’na girmek isterse bir süre beklemesi gerekecekti. Artık yeterli ruhsal gücü yoktu. Gücünü tekrar toparladığında ise önce Adam’a yardım etmeye karar verdi.

“Hmhp!” Adam burnundan soluyordu. Çoktan kendini hazırlamış ve artık zayıf olmaktan sıkılmıştı!

“Ne olacak? En fazla kırılır… Benim de istediğim bu zaten. Daha ne kadar inatçı olabilir göreceğim. Başlayalım!”

Lilith güçlenmek için meditasyon yaparken Adam da boş durmamıştı. Orkas’ın depolama eşyasını karıştırmış yararlı şeyler bulmuştu. Özellikle rünleri öğrenmek için bulduğu basit parşömenleri incelemiş ve rünler hakkında temel bilgilere sahip olmuştu.

Buna göre de bir teori geliştirmişti. Hayali tohumu, ruhpanların kutsaması ile rün biriktiriyordu. Yeterli rün sayısına ulaştığında ise değişmesi ve seviye atlaması gerekiyordu.

Ruhpanlarla teorisini paylaştı ama henüz çırak olan bu kızların süreçten haberi yoktu. Kutsamaları bazı dualar eşliğinde ruhsal enerji rafinasyonundan ibaretti. Henüz sahne arkasında ne olduğunu bilmiyorlardı.

“Pekala, başlıyoruz…” Lilith diğerleriyle işaretleşti ve üçü birlikte Adam’ı çevreleyerek oturdular. Hep bir ağızdan kutsamalarına başladılar.

Lilith bilindik dualarıyla giderken, Kirin kendi kabilesine özgün kutsama dualarını okuyordu. Gobumei ise tipik goblin kutsaması yapıyordu. Adam’ı bir goblin gibi kutsuyordu çünkü başka türlüsünü bilmiyordu.

‘Hissediyorum…’

Adam kendisini çevreleyen üç ruhpanın kutsaması altında enerjisinin hızla yükseldiğini hissetti. Ayrıca parlayan taşlardan bir yığının üzerinde oturuyordu. Ruhpanların kutsaması ile taşların içindeki enerjinin havaya karıştığını ve bedenine nüfuz ettiğini hissedebiliyordu.

Zihnindeki hayali tohum hızla netleşti ve üzerindeki çatlaklar gittikçe çoğaldı. Her an çatlayacak gibi görünüyordu.

‘Dayanmalıyım…’

Tohumundanki çatlaklar o kadar artmıştı ki, bir yumurtaya benzeyen tohum üzerinde sağlam bir yer kalmamıştı. Ama aynı zamanda Adam da çok zorlanıyordu. Üç ruhpanın yardımı ile doğal enerjiler, kapakları açılan barajdan dökülür gibi bedenini delip geçiyordu.

‘Biraz daha…’ Adam’ın bedeni ateş gibi kıpkırmızı olmuştu. Ateşi o kadar yükselmişti ki, teri bile bedeninden kayarken buharlaşıyordu.

Kirin’in yumrukları sıkılmıştı. Devam edip, kurtarıcısını yaralamak istemiyordu ama Lilith’e baktığında onun durmaya niyetinin olmadığını gördü.

Bu onu şaşırtmıştı. Gördüğü kadarıyla Lilith, Adam’a çok değer veriyor olmalıydı. Peki niye şimdi onu sakatlama pahasına acele ediyordu?

Gobumei ise başka bir hikayeydi. Adam’ın acı içinde kıvrandığını gördükçe daha sert kutsuyordu. Tüm gücünü Adam’a döküyor gibiydi. Bilmeyenler onun elinden geleni yaptığını düşünebilirdi ama hem Lilith hem de Kirin onun ne yaptığını biliyordu.

Adam’ı ölümüne kutsamak istiyordu!

Kirin, “Lilith duralım artık! Sen ve Gobumei, ikinizin gücüde ateş elementlerinden zengin. Benimki ise daha da şiddetli olan yıldırımdan zengin. Adam’ın bedeni bu kadar yıkıcı elementel enerjiye dayanamayacak!” dedi en sonunda…

Adam dikkatini dağıtamadığı için konuşamıyordu. Artık yüzündeki tüm deliklerden kan sızmaya başlamıştı bile…

“Hayır!” Lilith de tam konsentre olduğu için dilinin ucuyla konuşuyordu. “Adam başlamadan önce elementleri parlayan taşlarla dengeleyeceğini söyledi. Şimdi durursak bir daha asla tohumunu çatlatamaz ve yetişime başlayamaz!”

Gobumei, “Hehehe… Bu beşere kendini fazla abarttığını söyledim. Yeteneğin yoksa yoktur, niye zorlamak zorundasın. Şefimiz Ogre bile üç ruhpanla tek başına gelişim yapmazdı…”

Lilith sertçe Gobumei’ye baktı. O sadece Adam’ın lütfu sayesinde burada iyi yaşıyordu ama ilk fırsatta onu öldürmek istedi. Jinlere gerçekten de güvenilmezdi.

“Kirin, böyle olmaz. Tüm gücünü vermelisin. Adam’a güven, ben güveniyorum! Gobumei zaten böyle. Ben de zorluyorum. Eğer elinden geleni yapmazsan aramızdaki dengeyi kaçıracağız!”

“Hmm…” Kirin, Lilith’in çağrısından sonra artık geri durmadı. Dişlerini sıktı ve asasını Adam’a doğrulttu. Görkemli bir ruhsal enerji etrafından yükseldi ve önlerindeki adamın üzerine çöktü.

Ondan çıkan doğal enerjiler o kadar görkemliydi ki içindeki elementler bayram ediyor, küçük yıldırım çakmaları kendiliğinden ortaya çıkıp kayboluyordu.

“HAHAHA!” Gobumei çılgınca güldü. Goblin kabilesi bu beşerler tarafından katledilmiş ve köleleştirilmişti. Hatta daha öncesinde bile kabilesinde bastırılıyordu. Artık esir olduğuna ve korkacak bir şeyi kalmadığına göre tüm gücünü serbest bıraktı. “Hadi yapalım! Patlatalım şu beşeri!”

Kendi ruhsal enerjisi çılgınca yükselirken en saf doğal enerjiler Adam’a hucüm etti. Ateş enerjisi çılgınca yükseldi. Meditasyon yaptıkları küçük oyukta çılgın bir fırtına koptu.

“Neler oluyor!”

İç mağarada toplanan kalabalık bile çılgınca yükselen doğal enerjileri hissetmişti. Hepsi Adam’ın mağarasına bakıyordu.

Ateş ve yıldırımın ortasında oturan Adam, şimdi çırılçıplaktı. Sadece annesinden yadigar kalan kolyesi boynunda asılı kalmıştı. Eski bir ruhpanın yadigârı olarak yok olmayı reddediyor gibiydi.

Adam kendini azgın dalgaların arasında sürüklenen bir kayık gibi hissediyordu. Zayıf bedeni bu kadar işkenceye dayanamayak gibi görünüyordu ama tohumu üzerinde biriken sayısız rüne rağmen çatlamayı reddediyordu.

‘Bu şekilde ölecek miyim?’

‘Hiç bir şekilde yetiştiremeyen yeteneksiz bir miyim?’

‘ Gerçekten işe yaramaz biri olmak istemiyorum.’ Bir anda Adam’ın aklından sayısız düşünce geçti. ‘Hayır, bir gün güçlüler tarafından kesilmeyi bekleyen bir hayvan olarak yaşamayacağım! Ölmeyi tercih ederim!’

Adam son kararını vermişti. Hemen şimdi, tüm direnci bıraktı ve ruhpanların bedenine zorladığı enerjilere direnmeyi bıraktı. Bedeninin içerden ve dışardan yavaşça parçalanmaya başladığını hissedebiliyordu.

Ya ölecek, ya da başaracaktı!

“Hmm…” Bilincini kaybetmeden hemen önce bir iç çekiş duyduğunu sandı. Hayal kırıklığı ve pişmanlıkla dolu bir iç çekişti bu…

BOOOM!

Hemen sonrasında içinde bir patlama oldu. Küçük tohumu bu kadar enerji ve rünü kaldıramamış ve büyük bir gürültüyle patlamış gibiydi.

Aynı anda Adam’ın delik bir kova gibi olan aurası toparlanmaya başladı ve yavaşça ortaya çıktı. Aurası çılgınca yükseldi ve başının üzerinde çatlayan bir tohumun görüntüsüne dönüştü. Tohum parçalanır gibi çatladı ve içinde küçük bir fidan yükseldi. Aynı anda altından da küçük kökler ortaya çıktı.

“Bu!” Üç ruhpanında gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bu açıkça bir atılımın göstergesi idi ama hiç böyle bir fenomen görmemişlerdi.

Hemen sonrasında Gobumei çılgına dönmüş gibi konuştu: “Aura projeksiyonu! İçeride olanın dışarı yansıması! Bu sadece özel fiziğe sahip en yetenekli kişilerin yapabileceği efsanevi olay değil mi?”

Lilith ve Kirin bu konuyu bilmiyorlardı ama Gobumei’nin paniğinden bunun iyi bir şey olması gerektiğini anladılar.

Kendi kendine sayıklıyordu. “Aura fenomeni çağırabilen jinlerin, iblis seviyesinde yetenekli oldukları söylenir…” O zaman bu zayıf beşerin iblislere eşit bir varlık olduğu anlamına gelmez mi?

İblisler…

İblisler, jinler arasında özel bir ırktır. En üstün, en yetenekli ırk olarak kabul edilirler. Her iblis, doğduğu anda soylu olarak kabul edilir ve saygı duyulur. Kısa sürede güçlenirler ve jinlerin sosyal hiyerarşisinde en tepeye çıkarlar.

Bir jin, iblis olarak doğabileceği gibi bazı özel koşullar sağlandığında sonradan da iblise dönüşebilir.

Gobumei, Adam’ın yetenekli olsa da kesinlikle zayıf olduğunu biliyordu. O zaman şimdi, burada bir iblise dönüşmüyor muydu?

“Başardı mı?” Lilith, Gobumei’nin ne düşündüğünü bilmiyordu. Sadece hala gözleri kapalı bir şekilde kendini geliştiren Adam’a odaklanmıştı. Aurası toparlanmaya devam ediyordu. Artık kanamıyordu ve bedenindeki yaralar kurumaya başlamıştı.

Ama durma belirtisi göstermiyordu. Altındaki parlayan taş yığını hızla kararıyordu. Sanki başka bir atılım yaklaşıyordu.

Atılım anında kendine gelen Adam, sanki bedenindeki prangalar çözülmüş gibi hissediyordu. Doğal enerjileri çekmek şimdi su içmek kadar kolaydı. Bedensel enerji biriktirmek şimdi çok basitleşmiş görünüyordu.

Çatlamış, kökler ve bir filiz çıkartmış tohumu şimdi karnına yerleşmiş görünüyordu. Meditasyona devam ettikçe kökler ve fidan çıplak gözle görülür bir hızda büyüyordu.

‘Böyle giderse küçük filizim, büyük bir fidana dönüşmez mi?’ diye düşündü ve demir sıcakken vurmaya ve devam etmeye karar verdi.

Küçük filiz hızla büyüdü. Kökleri derinleşti. Filiz, karnından başlayarak kafasına doğru uzanıyordu. Kökler ise aşağı doğru uzandı ve bacakları boyunca büyüdü.

Filiz, kafasına ulaştığında; kökler de ayak tabanına ulaştı. Filiz beynine dokunduğunda, kökler de yer ile temas etti. Sanki gökler ve yer birleşmiş gibiydi. Artık bedeni hem yerden hem gökten enerji çekiyor, ikisi arasında bir köprü oluşturuyordu.

Aynı anda bedenini saran bir fırtına daha koptu ve başının üstünde şahlanan bir fidan görüntüsü oluştu. Fidanın güçlü kökleri ve kalın bir gövdesi vardı. Artık rüzgara, soğuğa ve sıcağa dayanıklı hale gelmişti.

Üç ruhpan o kadar şaşkındı ki, söylecek söz bulamıyorlardı. Adam’ın sürekli yükselen aurasından bunalmış hissetmeye başlamışlardı bile.

Bir savaşçı olarak şu an teke tekde onlarla savaşabilir ve kazanabilirdi. Peki daha fazla güçlenmeye devam ederse ne olacaktı?

Çünkü Adam da hiç bir durma belirtisi yoktu. Altındaki parlayan taş yığını çoktan parlaklığını kaybetmişti. Şimdi mağaradaki diğer taşlar sönmeye başlamıştı. Üç ruhpan artık onun rafinasyon hızına yetişmekte zorlanıyordu.

Adam bu sırada atılım hissinin zevkine kapılmıştı. Ardışık atılımlar ve güçlenme hissi aklını doldurmuştu. Devam etti ve etrafından daha fazla enerji çekti.

Yer ve gök ile birleşmiş fidanı, hızla kalınlaştı ve gövdesinden yeni filizler çıkarmaya başladı. Yeni filizler hızla büyüdü ve bedeni boyunca uzanan ağaç dallarına dönüştü. Bu dallar, bedeni boyunca enerji taşıyan kanallar olacaktı.

Eskiden bedensel enerjisini sadece hayal ederdi. Şimdi ise damarlarında akan kan kadar gerçek olmuştu. İç gücü, bu yeni yollar boyunca çılgınca aktı ve karnında oluşan büyük bir havuzda toplandı.

Bu havuz, eskiden tohumun bulunduğu yerde ortaya çıkmıştı ve ağacın dibindeydi. Havuzun her yerinden kökler çıkıyor, bedeninin her yerine kılcal damarlar gibi uzanıyordu. Bu kökler sayesinde ortamdaki doğal enerjileri hissedebiliyordu.

O şimdi Ağaç Aşamasına girmişti!

Kafasının üstünde yavaş yavaş bir ağacın görüntüsü oluştuğunda Adam’ın meditasyonu 3 gündür devam ediyordu.

Adam bir anda gözlerini açtı!

İçlerinde şimdi ateş ve yıldırım vardı. Etrafında bayılmak üzere olan üç ruhpana aldırış etmeden hızla mağaradan kayboldu.

Elinde Cadı Kraliçe’nin güçlendirdiği gümüş mızrakla dışarı çıktı ve tüm gücünü serbest bıraktı. Aynı anda mızraktan üç elemental ejderha dışarı çıktı ve iç mağarayı kasıp kavurdu!

İster goblin ister beşer olsun iç mağarada kim varsa Adam’ın gücü karşısında korktu ve boyun eğdi. Hemen uzaklaşıp ona saygı ile baktılar.

Kabilenin en zayıfı olarak girdiği mağaradan, en güçlüsü olarak çıkmıştı.

Bir adımda göklere ulaşmış, rakipsiz olmuştu!

DEVAM EDECEK…


Yazar Notu: Evet Arkadaşlar, ne yolculuktu be… Bu bölümle birlikte İlk kitabın 5. kısmını bitirdik. Bundan sonra, 6. Kısım: Yeryüzüne Doğru adlı diğer kısma geçeceğiz ve bu son kısım olacak.

İlk kitap hayal ettiğimden daha uzun oldu. Bu yüzden son kısmı mümkün olduğunca kısa yazmaya çalışacağım ve kitabı sonuna ulaştıracağım. Bana kalsa daha da uzun yazabilirim aslında. Muhteşem karakterler var ve hepsi kendine özgü hikayeleri hak ediyor.

Neyse ki bu bir web roman. Sayfa sınırımız yok ve kelimelerimiz internette fazla yer kaplamıyor. Tek sınır hayal gücümüz ve zaman…

Sonraki kitabın hikayesi çoktan hazır. Sadece olay örgüsünü netleştirmem ve yazmaya başlamam gerek. Adam’ın hikayesini takip eden ana hikayenin dışında Beşer-ül Alem’i genişleten başka kitaplar ve kısa hikayeler de planlıyorum. Hem sitede okuyacak daha fazla içerik olsun istiyorum.

Yazmaktan çok keyif alsam da zaman sıkıntısı yaşıyorum. Düzenli bölüm gelmemesinin sebebi de budur. Sanırım biraz da tembelim 🙂 Keşke tek işim bu olsa da gece gündüz yazabilsem diyorum ve bu notu burada bitiriyorum. Sağlıcakla kalın…

Sonraki Bölüm

No results available

Reset

No results available

Reset