novel oku, bölüm oku, roman oku, hikaye oku, kitap oku, sosyal, akış
NOX

YABANCI

  • bilginhasan679
  • 20 Şubat 2024 13:58:46
  • 0 yorum
  • 2

Karanlık apartmanın aydınlık girişinde ağır adımlarla
gölgelerin arasına karışan ince ve uzun bedeninin üzerine
kırmızı bir takım elbise geçirmişti. Cap Toe Model klasik
ayakkabılarının topukları yere vurdukça çıkan ses ince ve
uzun koridorda yankılanıyordu. Apartman koridorunun
iyice derinliklerine ilerlediğinde ortasında yarı çapı on
metrelik bir çember oluşacak şekilde yukarıya ve aşağıya
uzanan merdivenleri, kusursuz burnunun üstündeki kırmızı güneş gözlüklerinin ardındaki iri ve renkli gözleriyle
gördü. Başındaki siyah fötr şapkasının ucunu ince ve uzun
parmaklı ellerine geçirdiği beyaz eldivenle tutarken merdiven boşluğunun dipsiz karanlığına baktı. Ardından sol
elindeki aslan kafalı bastonunu yere sertçe vurarak doğrulup merdivenlerden yavaş yavaş yukarıya doğru çıkmaya
başladı. Bu sırada, her katta birbirine karşı duran dört kapıdan homurtular duymaya başlamıştı. Homurtulara karşılık ince dudaklarını gererek yüzünde büyükçe bir gülümseme belirdi ve parmak uçlarıyla gırtlak kısmında
kuru kafalı bir broş bulunan lacivert gömleğinin üzerindeki siyah şeritli kravatını biraz gevşetti. Ve belinin arkasındaki Ruger Redhawk 44 magnumu çıkardı. Kapıların
derinliklerinden yükselmeye başlayan homurtular daha da
hadsizleşirken kırmızı gözlerini belirtmeye, “Hırrr!” diye
çıkan sesleri duyulmaya başlandı. Ortamdaki hava attığı
her adımla daha da gerginleşirken aniden burnundan derin bir nefes alıp dudaklarını öne doğru büzdü ve ıslık çalmaya başladı. Basit bir melodi olsa da kusursuzdu. Hiçbir
notayı kaçırmadan, detone olmadan ufak bir nota dizisini
tekrar tekrar çalıyordu. Her adımında bir nota…
6 | 
Merdivenleri çıkmaya devam ederken her zamanki gibi
bir kapının önünden daha geçti ama bu sefer sıradaki kapının önünde durdu ve bastonunu bir kere daha vurdu. Ve
karanlık koridorda ilerlemeye başladı. Koridor o kadar
dardı ki iki kişinin yan yana yürümesinin bile imkânı
yoktu ancak detone olmadan ıslık çalmaya devam etti. Ta
ki koridorun sonundaki yer yer beton kolonların olduğu
devasa bir odaya çıkana dek… Duvarı, zemini, tavanı sadece betondan yapılma; sol taraftaki camlarla yarısı aydınlatılan odaya attığı ilk adımıyla beraber ıslığı güç kaybederek hızla yok oldu. Artık sadece ayak sesleri ve homurtularla beraber ara ara duyulan tıksırıklar vardı. Tok, tak, tok,
tak, tok, tak… İnsanı resmen hipnotize eden bu adım sesleri ardında büyüyen homurdanmalara aldırış etmeden
yoluna devam etti ve karşısına bir kolonun dibinde yatan
genç bir kadın cesedi çıktı. Cesedin sırtında yıpranmış beyaz bir cübbe vardı. Cesedin karın kısmıysa tamamen deşilmiş ve iç organları dışarıya çıkartılmıştı. Etrafına bakındığında kadının uzuvlarının hiçbirinden en ufak bir iz
yoktu ve çoğu dişi kırılmış, ağzı tamamen bir şey tarafından koparılmıştı. Cesede doğru eğilerek silahını yere bıraktı ve cesedin açık olan gözlerini kapatırken yüzünde bir
ekşilik belirdi.
Yabancı, apartmana attığı ilk adımla beraber dikkatini hemen çekmeyi başarmıştı. Ancak adımlarındaki özgüven
nedeniyle ilk başta çekinerek kapının ardından sadece kırmızı gözleriyle bakmakla yetindi. Merdiven boşluğundan
bakıp yere bastonunu vurmasıyla kendisi dışındakilerin de
ilgisini çekince harekete geçmek zorunlu kaldı çünkü
başka çaresi yoktu. Yemeğini kimseyle paylaşamazdı. Fakat daha değil. Hâlâ en uygun an, en risksiz an gelmemişti.
Ardından çalınmaya başlayan ıslık sinirlerini bozmaya,
 | 7
içinde nedensizce öfke tohumlarını yeşertmeye başlamıştı
ki bir kez daha… Baston bir kez daha ses çıkararak dikkatleri üzerine tamamen çekmeyi başarmıştı. Artık rakipleriyle arasında neredeyse hiçbir mesafe yoktu. Bir an önce
payını alıp tüymeliydi. Ve sonunda beklediği an gelmişti.
Av; yemek artığının önüne eğilmiş, silahını yere bırakmıştı
ve kırmızı kıyafetli avının üzerine yüzden fazla çarpık, ince
ve keskin dişlerle dolu ağzını açarak atladı. Ardından gırtlağına kadar giren bastonun başı, kafasını kolona çarptırdı
ve silahın namlusu alnında belirdi. Bam!
Yüzünde tatminkâr ve gergin gülümsemesiyle yeşil
renkte, buruşuk derili, daha çok bir deniz canlısına benzer
kırmızı gözlü yaratığın ağzındaki bastonunu geri çekti ve
ceset yere yığıldı. Ölen yaratığın gözleri hızla solarak kararırken bastonunu kolona yaslayarak cebinden çıkardığı
mendille yüzündeki yeşil, cıvık cıvık insan kanından daha
yoğun kan benzeri sıvıyı sildi. Ve dudaklarının her iki yanı
aşağıya düştüğünde ağzında yere bakan hilal benzeri bir
görüntü oluştu. Ardından takım elbisesinin yakasına sıçramış bir iki noktayı da silip işini bitirdiğinde dili dışarıya
çıkmış yaratığın üzerine mendilini attı. Ve bastonunun sopasıyla aslan kafası arasındaki noktayı kavrayıp bedenini
karanlık kapıya doğru çevirdi. Karanlık kapıdan esen cılız
rüzgâr silahının namlusunda tüten dumanı söndürdü.
Gözlerini kısarak kaşlarını hafifçe çatıp karanlık kapının
derinliğine odaklandı ve sert bir rüzgarla başı hafifçe geriye düşerken şapkası başından uçtuğu sırada şapkayı havada yakalayıp tekrar yerine koydu. Hemen silahını kaldırdı ama yaratığın pençesi daha erken davrandı. Sağ bileğine doğru bir hamle yaptığı sırada bastonunu diklemesine yaratığın kırmızı sol gözüne soktu. Yaratık acıyla ciyaklayarak sırt üstü yere düşünce yaratığın beyaz karnına
8 | 
ayak tabanıyla sertçe basıp parçaladı. Ve çıkarıp bu sefer
de dizini göğsüne kadar kaldırarak yaratığın göğsüne bastı,
parçaladı. Sağ ayağı, diz kapağına kadar yeşil ve yoğun yaratık kanıyla kaplanmıştı. Sol elindeki bastonunu sıkarak
çene kaslarını art arda birkaç kere gösterip burnundan derin bir nefes verdi. Alnında damarlar belirerek yüzü öfkeden kızarırken kel kafasından akan terler gözüne doğru
ilerlediği sırada ter hiçbir kaşla karşılaşmayınca gözünün
önüne düştü. Gözlerini kısarak sağ elinin tersiyle gözlerini
ovuşturdu. Lakin hiçbir kırmızı göz, kapıdan dışarıya bir
adım atmak için cesaret edemedi.
Alnındaki teri de elinin tersiyle sildikten sonra kırmızı
gözlerle dolu karanlık kapıya doğru ilerledi ve hiçbir sorun
yaşamadan kapıdan geçtiği gibi aniden duraksayarak arkasına baktı. Bastonunun altıyla karanlığı sert bir hamleyle
deldiği gibi acılı bir ciyaklama işitti. Bastonunu yana doğru
çekerek kendisine yaklaştırdı ve ağzında yüzlerce çarpık
dişle dolu, çatal dilli yaklaşık bir altmış boylarındaki yaratığa dimdik baktı. Ve silahını beline koyarak takım elbise sinin üzerine giydiği kırmızı ceketinin iç cebinden avuç
içine sığan metal bir kazık çıkardı. Yaratığın karşısında oldukça rahat bir yüz takınan yabancıya hamle yapmak için
oldukça yakın duran yaratık, nefesini yabancının üzerine
üflediğinde yabancı, çemkirerek yaratığın gırtlağına kazmayı geçirdi ve onu merdiven boşluğuna doğru sürükledi.
Yaratık acıyla ciyaklarken merdiven boşluğunda kendisini
buldu ve sesi hızla azalarak tamamen dipsiz boşluk tarafından yutuldu. Yabancı, merdivenlerden inip geldiği kapıdan geri döndü. Tok, tak, tok, tak, tok, tak…

Önceki Bölüm
Sonraki Bölüm

No results available

Reset

No results available

Reset

No results available

Reset