Loş bir ışık Eren’in göz kapaklarının arasından gözlerine sızıyordu. Vücudunda bir ağrı vardı ama kesinlikle güzel dinlenmişti. Sağ elinden destek alarak yattığı yerden kalktı, gözlerini açtı. Kafasını sola çevirdi ama kimseyi göremedi; sadece üzerinde kağıtlar olan bir tabure vardı.
Başını sağa çevirdiğinde ise Kayra’yı gördü. Gece olan şeyler yavaş yavaş zihninde canlanıyordu. Gözleri faltaşı gibi açıldı, gözbebekleri küçüldü. Yüzünden terler akmaya başladı. Oturur vaziyetteki Kayra’ya baktı.
Titreyen bir sesle:
Eren:
“Eee… şimdi planımız ne?”
Kayra, hafifçe başını kaldırdı. Yüzü donuktu, sanki dün gece iki kişi hiç ölmemiş gibi. Eren’in gözlerinin içine baktı.
Kayra:
“Plan mı? Safe Haven Avcı Merkezi’ndesin zaten. Günün sonunda amacınız buraya gelmekti değil mi? Geldin işte, tadını çıkar.”
Tam o sırada kapı sertçe açıldı. Loş ışığın arasından fötr şapkalı, uzun pelerinli kıdemli avcı içeri girdi. Yanında iki muhafız vardı. Gözleri Eren’in zincirlenmiş bileklerine kaydı, sonra Kayra’ya döndü.
Kıdemli Avcı:
“Vakit doldu. Şu andan itibaren Safe Haven Avcı Birliği tarafından gözaltına alınmış bulunuyorsunuz. Ben size bir soru sorana ya da izin verene kadar konuşmanız yasak. Sorgunuz bizzat ben Kael Duskgrave tarafından yapılacaktır.”
Kael üzerindeki zırhı çıkarmaya başladı önce eldivenlerini bilek zırhlarını omuzluklarını botlarını tozluklarını gövde zırhını ve son olarak kafasındaki şapkayı çıkardı. Sonunda yüzü görünür halde geldi beyaz saçlı yeşil gözlü yirmilerinde genç bir adam ortaya çıktı. Ve sesindeki ciddiyette hiçbir eksilme olmadan
Kael:
“ Şimdi O ormanda ne yapıyordunuz? Kayra önce sen cevapla Eren sonra sen ve grupça değil bireysel olarak o ormana ne için gittiğinizi soruyorum.”
Kayra Çekinerek:
“Ben ufakken okumayı ilk öğrendiğim zamanlarda bir oyun sanıp kendi üzerimde bir ritüel gerçekleştirdim bu sayede büyü enerjisi kullanabiliyordum bende başlarına bir şey gelmemesi için onlara göz kulak olmaya gittim bir vampirin bu kadar erken çıkacağını tahmin edememiştim ama vapir olmasaydı bile yapılan bu şeyi doğru bulmuyordum.
Kael aynı ciddiyetle:
“Peki oradaki zombilerden kaç tanesini öldürdün?”
Kayra biraz daha rahat:
“bir tanesini öldürdüm.”
Kael:
“Peki Eren sen neden o oradaydın?”
Eren Kael’in gözlerinin içine baktı meydan okuyormuş gibiydi.
Eren:
“ Çok basit Avcı olabilmek için, bu hayattaki tek beklentim avcı olup yükselmek. Akademiye kabul edilme şansımı arttırmak için birkaç basit, güçsüz yaratık öldürmekten daha mantıklı bir şey yoktu tabi sonra şu vampir geldi.”
Kael:
“Peki o zombilerden kaçını sen öldürdün?”
Eren in gözleri düştü hayal kırıklığına uğradığı yüzünden anlaşılıyordu.
Eren:
“ Maalesef sadece bir tanesini ben öldürdüm.”
Kael’in suratında ufak bir tebessüm belirdi.
Kael:
“Peki o vampir nasıl öldü?”
Kayra:
“ Vampir ağaçların arasından fırladı Luna ve Sahra biz bir şey yapamadan ölmüştü sonra o an aklıma gelen tek şey gece zinciri isimli büyüyü yapmak oldu büyüyü başarıyla yaptım Raphael vampiri öldürmek için üzerine atladı ama vampir sağ kolunu kurtarıp Raphael e sapladı o anda Eren aniden silahına davranıp vampiri vurdu.
Kael sustu. Sanki söylenenleri zihninde tekrar tartıyordu. Sonra yavaşça mektup gibi katlanmış iki parşömen çıkardı. Mühürleri hâlâ sağlamdı. Masanın üzerine bıraktı.
Kael:
“Size bir sır vereyim. Aslında… buraya gelirken bu mektuplar çoktan hazırlanmıştı. Akademi’ye kabul edilmiştiniz bile. Ben… sadece şüphelendim. O yüzden sorular sordum.”
Eren’in yüzü irkildi. Zincirler bile ses çıkardı. Kayra’nın gözleri büyüdü.
Kael:
“Diğerleri — Konsey üyeleri, Akademi hocaları — sizin hakkınızda kararlarını vermişti. İki öğrencinin ölümü… talihsizlik. Ama hepinizden biri bile geri dönseydi, kabul edilecektiniz. Çünkü Safe Haven’ın avcıya ihtiyacı var. Benim farkım şu: ben kim olduğunuzu bilmek istedim. Sadece cesur musunuz, yoksa korkunuzu saklamayı bilen aptallar mı?”
Kael yavaşça masaya eğildi. Gözleri, Eren’inkilere kilitlendi.
Kael:
“Cevabımı aldım. Sen — kendini olduğundan büyük görüyorsun, Eren. Ve Kayra… sen, aptal cesaret ile mantıklı korku arasında sıkışmışsın. Raphael zaten burada değil, ağır yaralı. Ama bu önemli değil. Önemli olan şu: Bugün Safe Haven’ın Avcı Akademisi’ne resmen kabul edildiniz. Mektuplarınız burada. Ama bilin — artık geriye dönüş yok.”
Kael doğruldu. Parşömenleri tek tek alıp, zincirlenmiş Eren’in önüne bıraktı.
Kael:
“Bu sadece bir başlangıç. Orada öğrendiğiniz her şey, ödediğiniz bedellerin yanında ucuz kalacak. Dün gece hayatta kalmanız şans eseriydi. Bundan sonra şans yok. Yalnızca seçimleriniz olacak.”
Kael kapıya tıkladı. Dışarıdaki muhafızlardan biri kapının, kilidini açtı. Odadaki gerginlik hafifledi ama havada asılı kalan ağırlık hâlâ hissediliyordu.
Kael (soğuk bir gülümsemeyle):
“Akademi’ye hoş geldiniz.”
Kapı açıldığında, koridordan taşınan ilaç şişelerinin metal tıkırtıları geldi. Raphael’in hayatta kalıp kalamayacağı belli değildi. Ama Eren’in zincirleri çözülürken, gözlerinde başka bir şey parlıyordu. Bu, korkudan çok öfkeye ve inada benzeyen bir şeydi.
Kael onları süzdü. Belki hâlâ şüpheleri vardı. Ama şimdilik, Safe Haven için bu gençler birer piyondan ibaretti. Ama piyonların hangi hamlede vezire dönüşeceğini kimse bilemezdi.