novel oku

Davetsiz misafir

  • 22 Ekim 2025 03:05:33
  • 0
  • 0
  • 0

Sınav günü, Alsâ hiç tanımadığı insanlarla aynı yarışın içindeydi. Ama o gün, sınavı kazanmak için gitmiş olmasına rağmen, hayatının en büyük ödülünü çoktan kazanmıştı: Kalbinin ilk çarpışını hissettiği, ilk aşkının ışığını gördüğü o büyüleyici kız.

O an, Alsâ için sadece kağıda bir çizgi çizmek değildi; içindeki hiç tatmadığı aşkın yolunu kağıda döküyordu. Ancak kötü bir his de vardı—ya bir daha karşılaşamazsa? O dönemlerde özgüveni yüksek bir çocuktu, ama karşısında konuşamadığı ilk an, tüm cesaretini eritti. Sevmenin ve sevilmenin tatlı şarabı, o gün ilk kez dudaklarından kalbine yayıldı.

Sınav dönüşü, kazanıldığını öğrendiğinde mutluluk kadar kaygı da sardı onu. Acaba kalbinin ritmini değiştiren o kızı tekrar görebilecek miydi?

Okul başladı. Güzel sanatlar lisesinin kapısından içeri adım attığında, yeni sınıf arkadaşlarıyla tanıştı. Ama aklı hâlâ mavi gözlü kızdaydı. Sınıfa girdiğinde mutluluk ve kısa süreli kırgınlık bir aradaydı; çünkü onu görememişti. Ama içindeki his yanılmamıştı; aşkın çaldığı kapı sonunda aralandı.

Ve geldi. Kapıdan girdiğinde Alsâ, uzun süredir ilk kez tökezledi. Ama bir anlık şüphe çöktü kalbine: “Ya beni beğenmezse?” Kendine bakamadığı, çalışmak zorunda olduğu günleri hatırladı. Oysa karşısındaki kız, sanki bir rüyadan çıkmıştı—dünyalar güzeli, ışığın kendisini doğurduğu bir varlık.

Zaman ilerledi, kış geldi. Kar yağarken dışarıyı izlemeyi severdi Alsâ. O gün yine izlerken, sol omzunda bir el hissetti. Kalbinin tüm hücreleri ilk kez bu kadar titredi. Zaman yavaşlamıştı; arkasındaki el, kalbine doğru söylüyordu gerçeği.

Yüzünü döndüğünde, gözlerine inanamadı: O, işte o mavi gözlü kızdı. İçini ısıtan bir güneş gibi, karın soğuğunu bile unutturdu. “Kahve içelim mi?” dedi kız. O an, Alsâ tüm hayatını vermeye hazırdı. Kahve ve sohbetin ardından, içlerini dökerek başlayan aşk, sanki yıldızlarla örülmüş bir yolun ilk adımı oldu.

Alsâ şüpheyle karışık bir sevinçle düşündü: Dünyanın en güzel kızı ona içini açmıştı. Ama artık engel yoktu. Çünkü o, aşık olmuştu.

Artık geçmişte yaşadığı sıkıntıları kendiyle paylaşacak kadar güçlü bir kız girmişti hayatına. Zamanla birbirlerini tanıdıkça, aslında benzer durumları onun da yaşadığını görünce Alsâ kendine sordu: “Ben erkek halimle çok zorlandım, acaba mavişim bunu nasıl başardı?”

Kader, ağlarını ikisi için birbirine örmüştü; bunu bilmeleri elbette mümkün değildi. Birbirlerine hem eş, hem dost, hem sırdaş oldular; her şey paylaştıkları bir dünyanın içinde gelişiyordu. Çok güzel ilerleyen bir lise aşkı gibiydi; film sahnelerini aratmayacak kadar gerçek ve büyüleyici.

Bu süreçte küslükler, kırgınlıklar hatta ayrılıklar bile yaşandı. Ama her yaşanan durum, ikisini birbirine bağlayan görünmez bir ip gibi işliyordu. Alsâ onsuz, o da Alsâ’sız yapamazdı; artık iki beden, bir kalbi taşır gibi birbirlerine bağlıydı.

Zaman mezuniyeti gösterdiğinde, güzel dostluklar ve çok özel bir ilişki kalmıştı geriye. Alsâ artık geçmişini unutuyordu; adeta o kızın mavi gözlerinde büyülenip gidiyordu. Onun canına bir zarar gelirse, Alsâ bunu hissediyor ve korumak istiyordu. İşte Alsâ’nın ilk zaafı böyle doğmuştu: Sevgisinin gücü, artık sadece kalbinde değil, tüm varlığında hissediliyordu.

Önceki Bölüm
Sonraki Bölüm

Sonraki bölüm yok

    Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız