Taehyung’un kalbi göğsüne sığmıyordu. Babasının aniden çağırdığı bu akşam yemeği zaten baştan garipti. Salona adım attığında karşısında oturan adam ise her şeyi açıklıyordu:
Soğuk… siyah takımıyla gölgeler gibi süzülen, gözleri asla gülmeyen bir adam.
Jeon Jungkook.
Babasının sesi çatallıydı, boğazını temizleyip güçlükle konuştu:
“Taehyung… Bu Jeon Jungkook. Kendisi… bize yardım edecek.”
“Ne yardımı?” dedi Taehyung, bakışlarını Jungkook’tan alamadan.
Jungkook araya girdi. Sesi tok ve netti.
“Babana borç verdim. Ama artık sabrım tükendi. Ya borcu öder… ya da ben alacağımı alırım.”
“Ne demek bu?” dedi Taehyung, gerginlik damarlarında titriyordu.
Adam dosyayı önüne attı. Kalın, ağır bir evrak yığını.
“Bu, evlilik sözleşmesi. Bir yıl boyunca benimle evli kalacaksın. Sahip olduğum her şeye dâhil olacaksın. Varlığına katlanacağım. Karşılığında ailene dokunmayacağım.”
Taehyung’un dudağı titredi.
“Bu… bir şaka, değil mi?”
Jungkook, bir kaşını kaldırdı.
“Ben pek şaka yapan biri değilim.”
Taehyung ayağa kalktı, sandalyeyi devirdi.
“Hayır! Beni bir eşya gibi takas edemezsin! Ben bir insanım!”
Ama babası başını önüne eğmişti. Gözlerini bile kaldırmıyordu.
Taehyung, kalbinin kırıldığını orada anladı. Ne babasına bağırdı, ne Jungkook’a. Sadece… sustu. Bütün sesler içinde yankılanan tek şey kendi sessizliğiydi.
Jungkook ayağa kalktı. Yanına geldi. Gözleri Taehyung’un içine işliyordu.
“Sana kötü davranmayacağım. Ama kurallarım var. Uyum sağlarsan bu senin için cehennem olmak zorunda değil.”
Taehyung öfkeyle sordu:
“Neden ben?”
Jungkook hafifçe eğildi, alçak sesle fısıldadı:
“Çünkü… sen başka kimsenin olmayacak kadar güzelsin.”
Bir Hafta Sonra
Taehyung, siyah takım elbisesiyle aynaya bakıyordu. Bu evliliğin her dakikasına karşıydı. Ama ailesini korumak için susmuştu.
Kapı açıldı. Jungkook içeri girdi. Gözleri yine aynı sertlikteydi ama o günkü kadar soğuk değildi.
“Elini uzat,” dedi.
Taehyung tereddüt etti. Jungkook onun elini aldı ve alyansı parmağına geçirdi.
“Artık benimsin. Sözleşmeyle, kurallarla, kanla.”
Taehyung, gözlerini Jungkook’un karanlık bakışlarından kaçırmadan sordu:
“Peki ya kalbim?”
Jungkook bir an durdu. İlk defa o da nefesini tuttu.
“Onu bana verirsen… korurum. Ama zorla almam.
Taehyung, kendi kararını vermiş gibi görünse de içinde hâlâ zincirlenmiş bir kuş gibi çırpınıyordu. Jungkook’un hükmettiği bu dünyada, sevgi bir lüks müydü yoksa bir tuzak mı?