“Hastanın durumu ciddi, ama burada olması gerektiğini düşünüyorum. Burası, onun için en iyi yer olabilir. Ancak, senin duygularını da anlıyorum. Bu kararı vermek zor, ama güveniyorum ki doğru olanı yapacaksın.”
Deniz’in sözleri üzerine sessizce düşündüm. Bu manzara, içsel denizlerimde dolaşırken yaşadığım zorlukları ve zaferleri hatırlattı. Her birimiz, kendi yolculuğumuzda dalgalara karşı mücadele ederiz. Adem’in durumu, sanki benim kendi içsel yolculuğumu yansıtıyor gibiydi. Belki de bu taşınma, ruhumun yeni bir limana ulaşma arayışının bir parçasıdır. Hayatın akışı, bazen beklenmedik dönüm noktalarıyla doludur ve bu noktalarda sadece bedensel değil, ruhsal ve felsefi bir dönüşüm de mümkün olabilir. Bu yüzden, bu kararı verirken sadece dış dünyaya değil, iç dünyama da kulak vermem gerektiğini hissettim.
Kafamı sallayarak “Tamam, peki,” dedim ve bir soluk almak için bahçeye çıktım. Doğanın kucaklayıcı atmosferinde, içsel huzuruma kavuşmayı umut ettim. Kuşların melodisi, rüzgarın hafif esintisi ve çiçeklerin tatlı kokusu, içimi huzurla doldurdu. İnsanın ruhsal keşfi, bazen doğanın sakinliğinde gizlidir; çünkü doğa, yaşamın döngüsünü ve derinliğini bize hatırlatır. Hayatın akışı, zaman zaman bizi beklenmedik dönüm noktalarına sürükler ve bu noktalarda sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir dönüşüm de mümkün olabilir. Bu yüzden, bu kararı verirken dış dünyayı değil, iç dünyamı da dinlemem gerektiğini bilmeliyim. Gökyüzündeki bulutların dansıyla birlikte, içimdeki karmaşık duyguları sakinleştirmeye çalıştım.
Bir saat sonra, sessiz adımlarla Adem’in odasına girdim. Kapıyı nazikçe çaldım ve içeriye girdim. Adem, kitabını okurken kafasını kaldırdı ve beni içeri davet etti. Odanın huzurlu atmosferinde, içimi bir dinginlik kapladı. Adem’in sakin bakışları, içsel bir huzur hissetmeme neden oldu. Onunla paylaşmak istediğim düşüncelerim vardı, çünkü biliyordum ki, bu sohbetimiz ikimizin de düşüncelerini paylaşmamızı sağlayacaktı.
“Adem, nasılsın?” diye sordum, endişeli bir ifadeyle. Adem, başını sallayarak, “Daha iyi olduğumu düşünüyorum,” dedi, hafif bir gülümsemeyle. “Gördüğün gibi bir enjeksiyonla beni sakinleştirdiler. Şimdi biraz daha iyiyim.” Gözlerindeki huzursuzluk ve yorgunluk, yaşadığı zorlukları belli ediyordu, ama en azından şu an için bir rahatlama hissediyordu.
Düşünceli bir ifadeyle, “Artık bana her şeyi anlat, ve anlat ki sana yardım edebileyim,” dedim. Adem, gözlerimle derin bir bağ kurduğumda, tereddüt ederek, hafif bir titremeyle, “Kainat, her şeyi sana anlatacağım ama lütfen biraz zaman verir misin?” dedi. Gözlerindeki belirsizlik ve endişe, içinde derin bir acıyı gizliyordu. Kalbim hızla çarparken, sabırsızlıkla bekleyemeyeceğimi hissettim. “Tabii, Adem. Sen hazır olduğunda ben buradayım,” dedim, ona içten bir şekilde bakarak. Ona olan inancım, her şeyi paylaşmak için doğru zamanın geleceğine inanmamı sağlıyordu.
Adem’in odasından sakin adımlarla çıktım, zihnim hala Adem’in anlatacaklarıyla meşguldü. Odama doğru ilerlerken, telefonumun titremesiyle irkildim ve ekrandaki mesaj beni şaşkına çevirdi. “Her şeyi Adem’den beklerken, sen ne yapacaksın?” Mesajın içeriğiyle karşılaşınca adeta donup kaldım, bedenim heyecanla titredi ve kalbim hızla atmaya başladı. Ellerim telefonda titreyerek, mesajın etkisi altında duraksadım ve odama gitme isteğim aniden yerini merakla dolu bir heyecana bıraktı.
Odama gelirken hala mesajın etkisi altındaydım, şaşkınlıkla oturdum ve telefondan mesajı atan numarayı aradım. Ancak karşımda, “Bu aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor,” mesajı belirdi. Bu yanıtla birlikte içimde bir hüzün dalgası hissettim, adeta dünya başımdan aşağıya yıkıldı. Bir şeyler sona eriyor, diğeri ise başlıyordu. Bu durum, yaşamın döngüsüyle ve hayatın sürekli akışıyla sürekli devam ediyordu.
Hızla ayağa kalkıp çantamı aldım ve adeta bir koşuşturma içinde emniyete doğru yola çıktım. Numarayı sorgulatmak için bir an önce harekete geçmeliydim. Endişe ve merak içinde, adımlarımı hızlandırdım ve kararlılıkla hedefime ilerledim. Gözlerimde hala o gizemli mesajın bıraktığı etki vardı ve bunu çözmek için her şeyi yapmaya kararlıydım.
–
Polis memuru, “Kainat Hanım, bu tek kullanımlık bir telefon numarası, konumunu henüz belirleyemiyoruz ama Bohan Pastanesi’nin orada görülmüş en son,” dedi. Bu bilgiyle birlikte içimdeki endişe biraz hafifledi, çünkü en azından bir iz bulunmuştu. “Teşekkür ederim,” dedim, polis memuruna minnettar bir şekilde bakarak. Artık Bohem Pastanesi’ne doğru yol almalıydım.
Bohem Pastanesi’ne adım attığımda, içerisi doluydu; insanlar çaylarını yudumluyor, tatlılarıyla keyif yapıyorlardı. Kendimi bir köşeye çekip sessizce insanları gözlemlemeye başladım. Gözlerimdeki merakla, her bir kişiyi adeta gizemli bir süzgeçten geçirerek inceliyordum. Kimi mutlu, kimi endişeli, kimi ise derin düşüncelere dalmıştı. Bu insanların arasında bir sır saklayan biri olabilir miydi? düşüncesi beni heyecanlandırdı.
Sonunda, ben de bir masaya oturdum ve pastane sahibinden bir kahve rica ettim. Sıcak bir kahvenin içimi ısıtacağını umuyordum. Bu arada, içimdeki merak ve heyecan giderek artıyordu, çünkü bu gizemi çözmek için ilk adımları atmıştım.
Kahvemi yudumlarken, etrafı dikkatlice gözlemlemeye devam ettim. Gözlerimi insanların yüzlerinde dolaştırırken, içlerinden biriyle göz göze geldiğimde kalbim hızla atmaya başladı. Şüpheli birinin olduğunu hissettim, ama kim olduğunu tam olarak belirleyemiyordum. O kişi, biraz uzakta, sessizce kahvesini içen ve etrafa dikkatlice göz atan biriydi. Gözlerim bir an için onun üzerinde odaklandı ve içimdeki merak giderek arttı. Acaba o mu gizemi saklayan kişiydi? Bu düşünceyle, etrafı süzgecinden geçirmeye devam ettim, her an herhangi bir şeyin ortaya çıkmasını beklerken.
Fark ettiğim kişi, ani bir hareketle gözlerimden kaçarak hızla ayağa kalktı ve pastaneden çıkmaya başladı. Ben de masaya para bırakıp hızla ayağa kalkarak onun peşinden gitmeye devam ettim. Kalbim hızla atıyor, adımlarım hızlanıyordu. Gözlerim onun belirlediği rotayı takip ederken, içimdeki merak ve heyecan git gide artıyordu.
Sokaktan içeri girdiğimde, hızla etrafıma bakındım, ancak hedefimi göremedim. Adamın izini kaybetmiştim. Paniklememek için derin bir nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım. Etrafımdaki insanlara bakındım, belki de bir ipucu bulabilirdim.
Arkamı döndüğümde, aniden karşımda beliren kişi, genç ve yakışıklıydı. Kalbim hızla atmaya başladı ve içimde bir korku dalgası yükseldi. Kelimeler dilimin ucunda donakalmıştı, çünkü bu beklenmedik buluşma beni derinden etkilemişti. Gözlerim adamın üzerinde dolaşırken, içimde bir panik hissiyatıyla karışık bir korku belirdi. Adam, sakin bir tavırla, “Beni neden takip ediyorsun?” diye sordu. Dudaklarım titredi, ancak kelimeler bir türlü dışarı çıkmadı, çünkü beynim bu anın şaşkınlığına hapsolmuştu.
Kelimeler dilimden zor çıkıyordu, kalbim hızlı atıyordu ve aklım karışmıştı. Kekeleyerek, “B-ben takip etmiyorum, aslında bana bir mesaj geldi ve s-sen çok dikkatimi çektin gibi,” diye saçmalıkla bir şeyler söyledim. Hala panik ve korku içindeydim. Adamın sessizliği, içimdeki endişeyi daha da artırdı. Gözlerimi ondan ayırmadan, içimdeki korkuyu bastırmaya çalışıyordum. Bu beklenmedik buluşma ve adamın sessizliği, içimi bir endişe ve belirsizlikle dolduruyordu.
Adam telaşlı bir şekilde, “mesajı göster.” dedi ve endişe dolu bir ifadeyle bana baktı. Elimdeki telefonu hızla çıkardım ve ekrandaki mesajı göstermek için ona doğru uzattım.
Adam kekeleyerek, “Bu, aynı mesaj… Aynı mesaj,” dedi, endişe dolu bir ifadeyle. Ben ise düşünceli bir ifadeyle, kafamın içinde hangi mesajın ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Adam’ın sesindeki titreme ve gözlerindeki belirsizlik, atmosferi gizemli bir hava ile sarıyordu. Derin bir sessizlik içinde, odaklanmış bir şekilde birbirimize baktık. “sana anlatmam gereken şeyler var,” diye devam etti Adam, sesindeki titreyen ton, içinde taşıdığı sırların ağırlığını yansıtıyordu. Bu sözlerle birlikte, içimdeki endişe daha da derinleşti ve neyin olduğunu öğrenmek için sabırsızlanmaya başladım.