Dünyada bizi karşılıksız seven, bir tebessümümüzle mutlu olan, bir gözyaşımızla kahrolan iki yüce varlık vardır: Anne ve baba… Hayatın en gerçek duaları onların dudaklarından dökülürken, biz kimi zaman duymazdan geldik, kimi zaman ertelendik. Ama unutmamak gerekir ki; giden geri gelmiyor.
Zaman, ellerinden kayıp giderken, yaşlandıklarını göremiyoruz. Bir gün onların yokluğuyla yüzleştiğimizde ise içimizde dağ gibi bir boşluk oluşuyor. İstediğin kadar gözyaşı dök, istersen her gece rüyana gelsin diye dua et, gelmiyorlar… Çünkü bazı ayrılıklar dönüşsüzdür.
“Rabbin, yalnızca Kendisine kulluk etmenizi ve anne babaya iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara ‘öf’ bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle.”
(İsra Suresi, 23. Ayet)
İnsan, her şeyin kıymetini kaybedince anlar. Ama anne-baba sevgisi öyle bir hazinedir ki, kaybettiğinde sadece onları değil, kendini de kaybedersin. O yüzden yaşarken sarıl, kokularını içine çek. Ellerini öp, dualarını al.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Burnu yere sürtülsün! Anne ve babasından birisi veya her ikisi ihtiyarlık hâlinde onun yanında bulunur da o kişi yine de cennete giremezse, burnu yere sürtülsün!”
(Müslim, Birr 9)
Onların duaları, Allah katında en kıymetli dualardandır. Onlara karşı sadık ol. Başını okşamaktan, halini hatırını sormaktan çekinme. Çünkü vakit dolduğunda sadece pişmanlık kalır. Hayatın bütün hayhuyunda ne kazanırsan kazan, anne babanın rızası olmadan cennet bile sana uzak olur.
Kıymet bilmek erdemdir. Onlar hayattayken bu nimeti yaşamak, en büyük şükürdür. Unutma, onların rızası Allah’ın rızasıdır.
“Allah’ın rızası, anne babanın rızasında; Allah’ın gazabı, anne babanın gazabındadır.”
(Tirmizî, Birr, 3)
Bugün bir adım at. Arayıp seslerini duy, gözlerinin içine bakıp “Sizi seviyorum” de. Geç kalmadan, hasretin pişmanlığa dönüşmesine izin vermeden…