A5ea0a68 c5cb 4da4 b1d6 b9605455f47b.jpg

3. Bölüm: Tur Başlıyor

  • 19 Mart 2025 04:03:18
  • 0
  • 5
  • 0


3.Bölüm

Tur Başlıyor


 

Sokağın tozunu kaldırarak, kahvehanenin önüne eski bir kırmızı kamyonet yanaştı. Eski kamyonetin homurtusuyla turist kafilesi, ekip lideriyle birlikte merakla dışarıda bir araya toplandı.

Aracın kapısı açıldı, içinden kumral, güneşten yanık tenli bir delikanlı indi. Torpido gözünü açıp yaka kartını çıkardı, sonra boynuna astı.

Bu sırada sarışın kız, kendi kendine mırıldandı: “Burası sandığım kadar sıkıcı değilmiş.

Ekip lideri hızla Arat’ın yanına yaklaştı, sesi kısık ama öfkeli çıkıyordu: “Arat, inanılır gibi değil! Böyle önemli bir günde nasıl geç kalmayı başardın? Son zamanlarda aklın nerede bilmiyorum ama biraz toparlanmalısın. Müdür Bey’in kulağına giderse işinden olursun. Biliyorsun, böyle şeylere asla müsamaha göstermez…

Bir an duraksadı, sonra Arat’ın kulağına yaklaşıp gülümsedi: “Benim aksime.

Şanslısın, bugün ekibi ben getirdim ve senin geç kaldığını Müdür Bey’e söylemedim. Ekibin içinden biri sıcaktan bayıldı dedim. O yüzden, eğer sorarsa aklında olsun: Biz geç kaldık çünkü bir turist fenalaştı. Müdür Bey, havai fişek gösterisini erteletebilmek için organizasyon ekibiyle saatlerce uğraştı. Eğer gerçeği öğrenirse hem seni kovar hem de beni.

Kadın hafifçe Arat’ın omzuna dokundu, ardından tur otobüsüne doğru yürüdü. Giderken turistlere el salladı: “Sizi çok sevgili rehberimize emanet ediyorum! Endişelenmeyin, şirketin en iyi rehberi size kasabamızı mükemmel bir şekilde tanıtacak.

Kadın gözden kaybolurken, Arat grubu bir araya toplamaya başladı.

Herkes hazırsa, hadi yola çıkalım!

Yarım saatlik yolculuğun ardından, sahilin sonundaki yamaca kurulu Filyos’un meşhur kalesine vardılar. Turist kafilesi otobüsten inerken, Arat da tur için hazırladığı broşürleri dağıtmaya hazırlanıyordu. Grup, kalenin girişinde bir araya geldi. Arat, kalabalığın arasından geçip öne çıktı ve çevredeki uğultuyu bastırmak için yüksek sesle konuşmaya başladı.

Merhaba, ben Arat. Bugün tur boyunca rehberiniz olacağım. Öncelikle, geç kaldığım için hepinizden özür dilerim. Ama merak etmeyin, bunu telafi edeceğim. Kumsal Turizm olarak, Filyos’un kuruluşunu kutlamak için özel bir havai fişek gösterisi hazırladık.

Tur boyunca aklınıza takılan bir şey olursa, sormaktan çekinmeyin. Gösteriden sonra yarım saat serbest zamanınız olacak. Sonrasında burada tekrar buluşacağız. Şimdi, sorusu olan var mı?

Sarışın kız gülümseyerek elini kaldırdı. “Benim bir sorum var.” Gözlerini hafif kırpıştırarak ekledi: “Akşam planın var mı?

Soruyu duyan kalabalık gülüşmeye başladı. Etine dolgun kadın kıkırdayarak kocasını dirseğiyle dürttü, bir yandan da kızaran yüzünü yelpazesiyle serinletmeye çalışıyordu.

Arat, boğazını temizleyip ciddiyetini bozmadan yanıtladı: “Kişisel sorularınızı tur bitince sorabilirsiniz.

Kaşları hafif çatık devam etti: “Evet, nerede kalmıştık? Lütfen ikişerli gruplar oluşturalım ve turumuza başlayalım!

Grup, heybetli taş sütunların arasından geçerek kalenin içine girdi. Arat, grup ilerlerken kalenin tarihçesini anlatmaya başladı.

Romalılar döneminde inşa edildiği düşünülen bu kale, kasabanın denize hâkim en yüksek noktasına kurulmuştur. Daha güçlü ve ihtişamlı bir görünüm vermek amacıyla yapımında iri taşlar kullanılmıştır.

(…)

Uzun yıllar harabe halinde kalan kale, yapılan restorasyonlarla bugünkü görünümüne kavuşmuştur. Buraya kadar sorusu olan var mı?

Kalenin merkezine ulaştıklarında, tavanda asılı büyük bir avize, mum ışıklarıyla loş bir aydınlık sağlıyordu. Kale Roma dönemine ait olmasına rağmen, loş ışıklar ve ağır ahşap mobilyalarla, Orta Çağ şatolarını andıran bir atmosfere sahipti. Mobilyalardan aydınlatmalara kadar her şey Ortaçağ dönemine uygun seçilmişti.

Merdivenlerin önüne geldiklerinde, kilolu ve bodur Çinli adam grubun arasından sıyrılıp öne çıktı. Bozuk İngilizcesiyle konuşmaya başladı: “Kale kralı… kaleyi yaptırdı… ah, İngilizcem kötü. Kral, karısını çok sevdi. Onun için gizli yol yaptırdı mı?

O sırada gruptan bir kız heyecanla öne çıktı: “Sanırım beyefendinin ne demek istediğini anladım! Gelmeden önce, internette kalenin kralı ve kraliçesiyle ilgili bir efsane okumuştum.

Ancak sesi biraz çekingenleşti ve kısık bir tonda ekledi: “Kraliçenin bir deniz kızı olduğuna dair söylentiler varmış…

Bazıları inanmayan bakışlarla kıkırdayarak birbirine fısıldadı. Kız, hafifçe kızararak geri çekildi ve arkadaşlarının yanına döndü.

Arat, birkaç kez ellerini çırparak grubun dikkatini topladı. Konuşmalar kesildi ve herkes ona döndü.

“Evet, arkadaşımız aslında çok güzel bir konuya parmak bastı,” dedi Arat, hafifçe gülümseyerek. “Bu hikâyeyi anlatmak için balkona çıkmayı bekliyordum. Ama madem merak edenler var, o halde şimdi paylaşabilirim.

Gömleğinin kolunu kıvırıp kayışları eskimiş deri saate baktı. “Havai fişek gösterisine az kaldı. O yüzden bu hikâyeyle turu burada toparlayalım, sonra hep beraber balkona geçeriz.

Bazı oflama ve puflamalar eşliğinde, Arat hikâyeye başladı:

**“Asırlar önce, bir kralın güzeller güzeli bir deniz kızına âşık olduğundan söz edilir. Kralın aşkı öylesine büyüktü ki, onun için yapmayacağı hiçbir şey yoktu. Bazıları, kralın kadın tarafından büyülendiğini iddia edip onu bu sevdadan vazgeçirmeye çalıştı. Ama kral, herkesi karşısına alarak deniz kızıyla evlenmeye karar verdi.

Halkın tepkisinden çekindiği için düğünü gizlice yaptı ve aynı zamanda, içinde bulunduğumuz bu kalenin inşasını emretti. Çiçeği burnunda çift, kralın deniz kızına hediyesi olan bu kalede yaşamaya başladı.

Ancak halk, düğünü öğrenince ayaklandı. Bir büyücünün kraliçeleri olmasını asla kabul edemezlerdi. Ellerine mızraklarını, kılıçlarını alıp kaleye yürüdüler. Ama kaleye vardıklarında, içeride yalnızca kral ve hizmetlileri vardı. Deniz kızını bulmak için her yeri aradılar ama hiçbir iz bulamayınca, kralın kalede yalnız yaşadığına ikna olup geri döndüler.

Halk kaleyi terk ettikten sonra, kral hemen gizli odanın yolunu tuttu. Sadece kendisinin ve kraliçenin bildiği o odadan geçerek, yamacın altına kadar uzanan dar koridorları takip etti. Koridorun sonunda bir mağara vardı ve kraliçesi orada onu bekliyordu.

Arat, grubun dikkatle dinlediğini fark edince memnuniyetle gülümsedi ve özgüvenli bir ses tonuyla devam etti:

Derler ki kral, sevdiği deniz kızını kin dolu halktan korumak için bu kaleyi mağaranın üzerine yaptırmıştır. Kimileri de, kaleyi inşa ettirdikten sonra yamacın altına bir mağara kazdırdığını söyler. Ama sanırım gerçeği asla bilemeyeceğiz, çünkü o günden bu yana ne kaledeki gizli oda bulunabildi ne de mağaranın varlığı kanıtlanabildi.

Arat sözlerini tamamladığında, sarışın kız alaycı bir ifadeyle atıldı:

Yani küçücük bir kalede bir odanın yerini hâlâ bulamadık mı, bunu mu diyorsunuz?

Küçümseyici ses tonu, grubun kendi arasında fısıldaşmasına sebep oldu. Ardından dudaklarını büzerek ekledi:

Ayrıca, mağarayı bulmak istiyorlarsa bir iki dalgıç göndersinler yamacın altına. Bu kadar basit bir şeyi bunca yıldır kimse düşünememiş mi yani? Pes doğrusu.

Bazı kişiler kızın alaycı tavrından rahatsız olsa da, çoğu onaylarcasına başını salladı. Bunun üzerine Arat sakince yanıt verdi:

Gerçekten güzel önerileriniz var. Ama hevesinizi kırmak istemem, farkındaysanız bu sadece bir efsane. Bunca insanın işini gücünü bırakıp bu hikâyeyi araştırmasını beklemiyorsunuz herhalde, değil mi?

Kız bu cevap karşısında sinirden kızardı. Gülüşen birkaç kişiye sert bakışlar attıktan sonra sesi tizleşerek, “Ha ha ha! Tabii ki espri yaptım yahu. Siz de hemen ciddiye alıyorsunuz!” dedi.

Grup kahkahalar ve gülüşmeler eşliğinde, kalenin dar koridorlarından geçerek balkona doğru ilerledi.

Balkona vardıklarında, Filyos’un eşsiz manzarası günbatımının sıcak renkleriyle aydınlanıyordu. Ufukta batan güneş gökyüzünü turuncu ve kızıl tonlarına boyarken, karşı tarafta hilal yavaşça yükseliyordu. Havai fişeklerin ışıl ışıl parlayan renkleri, gökyüzüne tablo gibi bir görüntü kazandırmıştı.

Fenomen kızlar, telefon tutacaklarına yerleştirdikleri telefonlarıyla çekim yapıyor, kameraya bir şeyler anlatıyorlardı. İnce ve uzun Çinli adam, boynundaki fotoğraf makinesiyle günbatımını çekmeye çalışıyordu. Ancak kokoş kadın, kocasına poz vermeye çalışırken manzarayı tamamen kapatıyordu. Adam, fotoğraf çekebilmek için bir sağa bir sola sıçrayarak uygun açıyı yakalamaya çalışıyordu.

Tüm bu karmaşa sürerken, sarışın kız gözlerini kısarak Arat’a doğru yöneldi. Ellerini arkasında birleştirip hafifçe sağa sola sallanarak, şımarık bir gülümsemeyle konuştu.

Selam Arat!” dedi, sesi gereğinden fazla neşeliydi. Ardından saçını nazikçe kulağının arkasına attı. “Adımı söylememe gerek olduğunu sanmıyorum, zaten tanıyorsundur. O yüzden lafı dolandırmadan soruyorum, akşam ne yapıyorsun?

Kızın fazla samimi ve kendinden emin tavrı, Arat’ı biraz rahatsız etmişti. Ancak yüzüne nazik bir gülümseme yerleştirerek, mesafeli bir şekilde karşılık verdi.

Merhaba,” dedi, kaşlarını hafifçe kaldırarak. “İsminizi bildiğimden emin değilim. Tanışıyor muyuz?

Suratında umursamaz bir sırıtış belirdi.

Ayrıca, evet, akşam işim var. Meşgul bir adamım, gördüğünüz gibi.

Elini cebine sokup telefonuna göz attı, ardından tekrar kıza döndü.

Şimdi izninizle, işlerime dönmem gerekiyor.

Kız tam ağzını açacakken, Arat hiç fırsat vermeden arkasını döndü ve balkondaki kalabalıktan sıyrılarak tur otobüsüne doğru yürümeye başladı.

Sarışın kız ayağını yere sertçe vurdu, ardından kafasındaki güneş gözlüğünü kızıl saçlı arkadaşına hışımla fırlattı. Dişlerini sıkarak kendi kendine söyleniyordu.

Bak sen şu küçük sahil kasabasının oğlanlarına, kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sanıyorlar herhalde. Sen görürsün ama…

Kızıl, gözlüğü havada yakaladı. Sarışın kız, arkadaşına fırlattığı gözlüğü geri alıp saçını başını düzeltti, ardından hızla Arat’ın peşine düştü.

O sırada Arat araca varmış, torpidodan çıkardığı birkaç belgeye dikkatle göz gezdiriyordu. Sarışın kızın uzaktan gelen sesiyle kaşlarını çattı ve belgeleri aceleyle yerine koydu.

Sarışın kız, hafif topallayarak tur otobüsüne doğru ilerliyordu.

Arkandan gelirken bileğimi burktum. Mutlu musun?” Sesi sitem doluydu. “Hem beni buz gibi bir tavırla reddettin hem de senin yüzünden bileğim burkuldu. Ya kırıldıysa? Nasıl video çekmeye devam edeceğim? Takipçilerim benden her hafta video bekliyor, şimdi ne yapacağım? Yürüyemezsem içerik de üretemem!

Arat derin bir iç çekti, ardından tur otobüsünün arkasından bir buz torbası alarak kıza doğru yürüdü. Yakındaki bir banka oturmasını işaret etti.

Adınızı bilmiyorum ama, biri sizi reddettikten sonra peşinden umarsızca koşmanız pek hoş bir davranış değil,” dedi, sesi sakin ama sertti. “Buzu bileğinize beş on dakika boyunca koyun. Ağrı devam ederse, kahvehanenin arka sokağındaki sağlık ocağına gidebilirsiniz. Arkadaşlarınız da size eşlik edebilir.

Buzu kızın eline tutuşturduktan sonra arkasını dönüp uzaklaşmaya hazırlanırken, sarışın kız aniden Arat’ın gömleğinden yakaladı.

Bu tavırların fazla ters olmuyor mu sence de?” diye sırıttı. “Buraya küçük kasabanızın ve şu saçma kalenizin tanıtımını yapmak için geldim. Müdürünüz de beni özel olarak davet etti. Şimdi gidip ona senden şikayetçi olsam, acaba senin için planları ne olur?

Arat’ın kaşları çatıldı. Sertçe gömleğini geri çekerek kızın elinden kurtardı. Elini saçlarına götürüp geriye doğru tararken dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. Ne zaman sinirlense yüzü bu ifadeyi alırdı.

Sonra aniden kıza yaklaştı. Ellerini bankın sırtına koyarak hafifçe eğildi. Sarışın kız geriye çekildi, Arat’la arasında kalan mesafe giderek azalıyordu.

Ne yapıyorsun? Çekilsene!” Kızın sesi bir anlık panikle tizleşti.

Arat hafifçe başını yana eğerek kısık bir sesle konuştu.

Çekilmezsem ne olur? Müdürüme mi söylersin? Hadi git anlat bakalım.

Elini cebine attı, kayıt yapan telefonu çıkartıp kızın yüzüne doğru salladı.

Acaba takipçilerin bu konuşmaları duysaydı, seni hâlâ takip ederler miydi? Ben de bunu çok merak ediyorum. İstersen hemen öğrenebiliriz.

Sarışın kızın gözleri açıldı. Öfkeyle Arat’ın elindeki telefona doğru atıldı.

O kadar kolay değil,” dedi Arat, telefonu geri çekerken.

Ve soğukkanlı bir ifadeyle konuşmaya devam etti:

İlk önce yaptıkların için özür dilemeni bekliyorum.” Sesi alçak ama netti. “Hayırı cevap olarak kabul etmeyip tanımadığın birini takip ediyorsun, üstüne istediğin olmayınca tehdit ediyorsun.

Telefonu cebine geri koyarken, “Ve tehdit… öyle değil, böyle olur.

Sarışın kız sinirinden tırnaklarını kemirmeye başladı, sonra aniden ayağa fırladı.

Bu burada bitmedi!” diye bağırdı. “Ve sakın o ses kaydını paylaşayım deme!

Yeri toza katarak ayaklarını yere vura vura uzaklaştı.

Arat arkasından sessizce izledi, sonra kendi kendine gülümseyerek içinden geçirdi: “Demek bileği de burkulmamış.

Havai fişek gösterisi sona erdi. Grup, Arat’ın önderliğinde toplanarak tur otobüsüne doğru ilerledi. Sinirden köpüren sarışın kızı, arkadaşları sakinleştirmeye çalışıyordu. Ancak kız, öfkesini kontrol edemeyerek birinin elindeki su şişesini kaptığı gibi yere fırlattı. Şişe sert bir sesle patlayarak kaldırım taşlarına çarptı, su her yana sıçradı.

Etrafındakiler, aniden sıçrayan suyla irkilip geri çekildi. Birkaç kişi rahatsız edici bakışlar atarken, içlerinden biri başını iki yana sallayıp hafifçe homurdandı.

Kız ise kimseye aldırmadan kollarını göğsünde kavuşturarak otobüse binip yerine oturdu. Arkadaşları su şişesini yerden alıp etrafa özür dolu bir bakış attıktan sonra mahcup bir ifadeyle otobüse geçtiler. Bu sırada herkes otobüsteki yerini almıştı.

Gün batımının kızıllığı gökyüzünü sararken, tur otobüsü Mavi Kahvehane’sine doğru yola koyuldu.

Sonraki Bölüm

    Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız