Akaşık Kayıtları Tamamlandı

Akaşık Kayıtları

Akaşık Kayıtları ilk cilt, “Hiperverse’e Giriş” tamamlandı. Web Roman olarak sitemizde, Akaşık Kayıtları ve yine aynı isimle E-Kitap olarak Kobo mağazalarında yayınlandı!

Öncelikle kitabın ilk kısmı, sitemizde uzun süredir yayında olsa da henüz bir tanıtım yapmadığımı fark ettim. Acemilik işte… Bu yüzden de ufak bir tanıtım ve inceleme yapmama müsaade edin.

İlk kitabın 2. Kısmı beklediğimden uzun sürdü. Henüz dahil etmek istemediğim pek çok ayrıntıyı çıkarmak zorunda kaldım. Bu detayları diğer ciltlere kaydırmaya karar verdim. Uzun bir düzenleme ve yenden yazmanın sonucunda 50 bin kelime civarında kitap tamamlandı.

Akaşık Kayıtları, kainattaki her şeyin kaydını tutar.

Akaşık Kayıtları’nın çıkış sürecine dair…

Bu kitap bir aylık sıkı çalışmanın ve üç yıl süren sancılı bir hazırlık sürecinin sonunda yazıldı. Böyle diyorum çünkü bu kitap, klasik epik fantezilerden farklı olarak daha çok ontolojik ve mitolojik yönleriyle öne çıkıyor. Son üç yıldır sayısız yeni web romana başlamış, fakat her birinin başına bu kitabın ilk denemeleri diyebileceğim yaratılış ve kozmoloji konulu yazılar eklemiştim.

Şimdi görüyorum ki; yazmadığımda eksik hissettiren, yazmaya çalıştığımda da beni zorlayan bu denemeler, aslında bağımsız olarak doğmak isteyen bir kitabın, doğum sancılarıymış…

Bir noktada, yazmaya çalıştığım ama zihnimdeki sancılar yüzünden yazamadığım web romanlarımı bir kenara fırlattım ve bu ‘ilk kitabı’ yazmaya karar verdim. Başka bir deyişle, zamanı çoktan gelmiş olanı, doğurmaya karar verdim. Mermiyi ısırmaya ve benim gibi yeni başlayan bir amatör için, oldukça zor olacak bu kitabı oturup, yazmaya başladım.

İç dünyamda beni oldukça zorlayan eserin doğum süreci, şaşırtıcı şekilde hızlı ve acısız oldu. İlk taslağı sadece 15 günde yazdım. Sonraki 15 günde ise bir kere daha üzerinden geçerek, sadece bir ayda tamamlamış oldum.

Tamamlanmış ve e-kitaba dönüştürülmüş halinden bahsetmem gerekirse…

Bu kitap kesinlikle bir ilk kitap olma özelliği taşıyor. Mazur görmenizi isteyeceğim hataları, kusurları ve eksiklikleriyle birlikte doğdu. Lakin ona büyümesi ve kendini göstermesi için zaman verin. Sizi şaşırtacağından eminim…

Çünkü sadece saydığım nedenler yüzünden değil, bundan sonra yazmayı düşündüğüm ve gelecekte yazacağım tüm kitapların, ‘ilk kitabı’ olduğu için.

Akaşık Kayıtları, klasik anlamda bir fantastik roman değil! Ondan öte, pek çok kurgusal romanın gerçekliğini açıklayabilecek bir ontolojinin, inanışın, mitolojinin ve kozmolojinin ilk tuğlası. Gerçi bir tuğla olacak kadar kalın değil, sadece 50k. 🙂

Ama bu konuda şaka yapmıyorum. Benim gibi hafif romanları ya da web romanları seviyor ve bolca okuyorsanız, eminim siz de onların basit kurgularını hem okumak için rahatlatıcı buluyor hem de aynı özelliklerinden dolayı eleştiriyorsunuzdur. Kahramanımızın etrafında dönen dünyalar… Tüm güzel kadınların ya da erkeklerin, kahramanımızın peşinden koşması… Genelde akıllara durgunluk veren şansları… Ne tür zorluklarla karşılaştıkları önemli olmadan hep başarılı olmaları, dünyayı kurtarmaları falan…

Örneğin genellikle Japon hafif romanlarında açıkça gördüğümüz klasik senaryo: Genç kahramanımız, birisini kurtarmak için atılır, (Bir kamyonun altında kalabilir, vurulabilir ya da bıçaklanabilir vb.) kendini gerçekleştiremeden, pişmanlıklarıyla ölür. Fakat iyi birisidir ve son anda kahraman olmak istemiştir. Bizler genelde son isteği kahraman olmak isteyen arkadaşın, ölümden sonraki hayatında kahraman oluşunu, pişmanlık duymadan yaşayışını izleriz.

Benzer senaryo aslında pek çok Çin ve Kore web romanında da görülebilir. Lakin onlar, işleri uzatıp karıştırarak, olayların arkasındaki bu basit kurguyu gizliyorlar. Japonların ise o kadar vakti yok! Tüm kurguyu fazla uzatmadan önümüze seriyorlar ki, bu da kahramanın tatmin olması olarak özetlenebilir.

Şimdi tanıtım yazımda neden bunlardan bahsettiğime gelirsek: Akaşık Kayıtları, işte bu tür eğlenceli olsa da saçma görülen tüm kurguların dayandırılabileceği, bir arka plan hikayesi olma özelliği taşıyor. Gözümüze saçma gelen olaylar silsilesinin, mantıklı bir açıklaması. Göz önündeki olayların, ar kaplanındaki asıl gerçekliği…

İşte bu kitap, tamamen bunun hakkında.

Akaşık Kayıtlarını yazmaya başladığımda pek çok şey anlam kazanmaya başladı. Sanki taşlar yerine oturmaya başlamış gibiydi. Henüz, her şeyi çözdüğümü iddia edemesem de doğru yolda olduğumu hissediyorum. Yazdıklarımın kurmaca olduğunu kabul etsem de onları uydurmuş gibi de hissetmiyorum. Daha çok, zaten orada olan şeyi keşfediyor gibiyim.

Bu kitap, insandan çıkan her şeyin, yine insanda toplanabileceği, birleşebileceği hayali.

Tarihteki animistik ilkel dinlerden, günümüz semavi dinlerine kadar hepsini kapsayabilecek bir inanış arayışı. Yaratılıştan, evrime; uzaylı tanrılardan, rastlantısal gök taşlarına kadar, tüm vesilelerden sıyrılma çabası. Maddedeki beşerin de enerjideki ruhun da geldiği ve gittiği yeri görebilme ihtimali. Beşerden, insana; insandan, adama olan yolculuğun bir kaydı…

Bu kayıtlar içeriden tezahür ettiği için yani kaynağı ilham olduğu için, gerçekliği doğrudan bilinemez. Bu yüzden gerçeklik iddiasında bulunamam. En fazla kurgusal bir gerçeklik olarak kabul edilebilir ve bir mitolojiye dönüşmesine izin verebilirim…

Bunun için başlangıçta, her türlü kurgusal gerçekliğin, bu yeni gerçeklikte yeri olmalıydı. Bir çeşit üstün gerçeklik. Bu yeni gerçekliğe ise ‘Hiper Mitoloji’ diyorum. Tüm mitolojilerden ve hikayelerden ötede, üst ve kapsayıcı bir mitoloji. Varlığı itibariyle olmasa da doğası itibariyle hepsini kapsayabilecek ve aşabilecek bir gerçeklik düşüncesi. Bu düşünce, insanın bildiği her şeyin toplamından oluşmalı ve belki de ötesine geçebilmeliydi…

Bu düşünceler üzerine yapılan tefekkürlerin bir sonucu; kurgunun sınırları zorlanarak yapılmış bir yorumdu, Hiper Mitoloji.

Kitaba dönecek olursak…

İlk kısım olan Kâinat Kitabı’nda, özellikle yaratılış, kâinat ve insan üzerine konuları işledim. Semavi dinlerden hâkim olduğumuz, yaratılış öyküsü ile başladım. Daha sonra ise yavaş yavaş kendi düşüncelerimi, hikâyenin de gerektirdiği ölçüde dahil ettim.

İkinci kısımda ise kelimenin tam anlamıyla kendi ‘yaratılış mitimi’ yazdım diyebilirim. Klasik Âdem ve Havva anlayışına farklı bir yaklaşım yaptım. Bunları yaparken, tüm semavi dinlerin içindeki ‘öz’ ile çelişmeden, kendi yorumumu yapmaya çalıştım. Yeryüzü olarak sadece dünyamızın alındığı sınırlı düşünce sistemini kırmaya, çoklu evrenler ve ötesine uzanan bir anlatım ile zihinleri özgür bırakmaya çalıştım.

Özellikle şuna dikkat çekmek istedim: Her şey dünyamızdan ya da evrenimizden ibaret değil! Özellikle bizim dinimizde zaten işlenmiş olan bu konu, hep görmezden geliniyor ve her şeyi yaratan, her şeye hâkim yüce yaratıcı, gökyüzünde oturan mitolojik bir tanrı imajına sıkıştırılıyor. Oysa O, her yerdedir. Özellikle de insanın kalbinde…

Olsun… İstediğiniz gibi düşünebilir ve inanabilirsiniz. Lakin şunu da bilin: “Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muamele ederim.” Hadis-i kutsisinde de bildirildiği üzere; her şey düşündüklerimizin ve yaptıklarımızın sonucudur. Her şey inandıklarınız üzere olur. Eğer sizi korkutan, sizi sürekli belalarla imtihan eden ve cehenneme atmak için ölmenizi bekleyen bir tanrıya inanıyorsanız, inandığınız gibi muamele edilirsiniz…

Aslında kimsenin inancına karışmak gibi bir niyetim yok! Herkes istediğine, istediği gibi inanmakta özgürdür. Ben sadece bu özgürlüğü kullanarak, içimden geldiği gibi, işimi samimiyetle yapmak istedim. Çünkü samimi olarak yapılan hiçbir işin, boşa olmadığına inanlardanım. Yazdıklarım tamamen kurmaca olsa bile, okuyanlara keyif vermek dışında, düşündürtmekte istiyorum. Çünkü tüm cevapların zaten içimizde olduğunu hissediyorum.

Sadece bulmamızı bekliyorlar…

Sponsorlu Bağlantılar

*Sponsorlu bağlantı ile bağlantı sahibi küçük bir komisyon kazanabilir. Uygunsuz kullanımları bildiriniz.

Yorumlar