GİRİŞ
MÖ. dünya dışarıdan Gül pembe içeride kanlı kazık oynuyordu. Her devletin iç sorunları o kadar çok artmıştı ki dış dünyaya o kadar vakit ayıramaz oldular. Dünya çok şiddetli bir şekilde değişiyordu lakin insanlar hiç bir zaman dünya ile değişimi kabul etmedi. İnsanlar her daim kendi çıkarları uğruna neler neler vermeye hazırdı. Öyle bir hal almıştı ki dünya artık ciddi anlamda tanrı devreye girmeye başlamıştı. Huzuruna baş meleği çağırıp görevini vermiştir. görevi ise “dünyanın sistemi bozulmak üzere. Öyle ki çok yakın zamanda dünyanın yok oluşu muhtemel. İnsanoğlunun değişimi reddetmesi kendileri için çok büyük bir kayıp idi. Değişimi reddedip dünyanın değişmesini kullanmaları tüm düzeni bozmaktadır. Sana burada büyük görev düşüyor Angela. Dünyaya in ve insanoğlundan uygun bir “YÖNETİCİ” seç” MÖ. Dünya çok güzeldi çünkü hiç bir şey keşfedilmemişti, hayat o kadar güzeldi ki tabiat dengesi bozulmamıştı çünkü, insanlar o doğa ile o kadar çok içli dışlıydı ki sebebi ise teknoloji yoktu. Dünya yavaş yavaş insanların eli ile düzensizliğe girmeye başlamıştı. Elma gibi bildiğimiz dünya artık ikiye bölünmüştü! Elmanın solunda olanların ağzından tek bir cümle çıkıyordu “özgürlüğümün simgesi olan doğanın yanındayız!” Elmanın sağında bulunanlar ise tek bir cümle ile özetliyorlardı kendilerini “her varlık değişime muhtaçtır ve bizler teknoloji ile değişime gideceğiz!” Biri kendi çıkarları için değiştirmeye çalıştığı dünyayı “bozmasına” izin vermeyeceğiz diyor diğer tarafta ise sizin değişimi reddettiğiniz her an ölüyorsunuz ve bunun farkında değilsiniz diyor. İlk kanlı savaş MÖ. Olmuştu neden mi? Tabii ki de çıkar savaşıydı bu! Başka ne olabilirdi ki? Artık insanlar biz yerine ben demeye başlamıştı! Artık insanlar hayvanlaşmaya başlamış utanmasalar birbirlerinin kanlarını şarap niyetine içip etlerini tavuk eti niyetine yiyeceklerdi. MS. Ya geçildiği vakit artık sopalar,taşlar,demirler durmuş toprak ise kanla sulanmamaya başlamıştı. Sanki insanlar özlerine geri dönüyorlardı. Hani çok iyi anlaştıkları zamanlara MÖ. zamanlara ta en baştaki zamanlara… kim bilebilirdi ki bu sessizlik dünyayı çok kötü bir şekilde etkileyeceğini. Evet kanlar durmuş kılıçlar ise kınlarına girmişti ama 100 yıllık sessizlik teknoloji nin çok büyük bir gelişime adım attığı ana kadardı. İnsanlar artık çok büyük bir şekilde oynamaya başlamıştı! Üç kuralları vardı artık onların birincisi devletini geliştirmeyi asla kesme ve hızını artır ikincisi asla ama asla diğer devletlere güvenme üçüncüsü ise her daim açığı kolla.Buydu her devlette olan alt yapı. Ta ki 06.06.1996 yılına kadar. bu zamanları en saf haliyle gören tanrı artık insanlardan sonlarını değiştiremeyeceklerini görür. bundan dolayı hemen Angelayı huzuruna çağırır ve kutsal görevi verir. ““gezegen yöneticileri” sistemini aktar ve kuralları çok net bir dil ile anlat. Ve dünyayı onun yetkisine ver. İnsanların yaptığı hatayı kendi ırklarından biri çözecek. Yetkiyi verdiğin an dünyadan elini Çek ve yöneticiler arasındaki dengeyi ve düzeni sağla.” İdi
Öyle ki Angela hiç bir şekilde vakit kaybetmedi ve direkt dünyaya inmişti. Yıllarca insan insan gezmişti Angela. uygun adayı bulana kadar çok zorluk çekmişti ta ki kuzey Doğu bölgesinde ormanlık alanda yaşayan 10 binlik nüfuslu köylünün köyüne denk gelene kadar. İşte orada fakir ve yoksul olduğu köyde bir genç gözüne kesilmişti Angelanın….
işte girişini okuduğunuz bu cümleler bundan sonra bir cümle olmaktan çıkacak ve akıllarınızda hayal gücünüzün gücüyle oluşacak yeni bir dünya oluşacaktır. hazır mısın? cesaretini topladıysan o zaman hadi gerçeklerin dünyasına merhaba!!!!