Saat 22.13. Tren gittikçe hızlanıyor. Yaklaşık 1 saate mola verilecek. Bay Freidel hâlâ donuk, düşünceli ve yüzünde hafiften bir gülümseme var. Hem kendisinin hem de ülkesinin bir geleceği olsun diye gelmişti Fransa’ya. Asıl adı Musa idi. Fakat hiçbir Fransız ona Musa diye seslenmedi. Irkçılık gördü, yalnız kaldı. Açlık ve sefalet çekti. Derken bir gün talih ondan yana döndü. Bay Joshua Wilhelm ile tanıştı. O da bir Afrikalıydı tıpkı kendisi gibi. Geleceğini görmüştü onda sanki.
İlk tanıştıkları zaman bile kara kıta topraklarının o masum içtenliğini iliklerine kadar hissetmişti Freidel. O yabancı diyarda kendine bir dost, bir abi, bir baba bulmuştu. Belki de hayattaki en büyük şansıydı Wilhelm. Oysa onu da kaybetmek üzereydi…
İlk tanıştıkları dönemlerde Wilhelm evliydi. Eşi Maria Wilhelm de aynı üniversitede öğretim üyesiydi. Felsefe alanında çok kıymetli çalışmaları vardı. Bir Almandı. Joshua, Maria ile üniversitede tanışmıştı. Aşkın fırtınasına öylesine tutulmuştu ki her şeyi unuttu. Geçmişini, geleceğini, ülkesini, özünü… Kısacası her şeyini.
Ta ki Freidel ile tanışıncaya kadar. Freidel, Joshua’ya kim olduğunu, neden Fransa’ya geldiğini, tam anlamıyla kendisini hatırlatmıştı. Fakat bazen hatırlamak yetmez. Hatırladığını yaşamak da gerekir…
Freidel Avrupa’ya ilk geldiğinde, tıpkı Joshua’nın gençliğinde yaptığı gibi, üniversitenin şartları gereği Fransa vatandaşlığını almıştı. Fakat onun Joshua’dan bir farkı vardı. O sadece Fransa vatandaşlığını almıştı. Oysa Joshua vatandaşlıkla beraber tam anlamıyla “Fransızlığı” da almıştı. Onlar gibi konuşuyor, onlar gibi yiyip içiyor, onlar gibi giyiniyor… Kısacası onlar gibi yaşamaya başlıyordu. Joshua bunu fark etmese de Avrupa onun hem bedenini hem de ruhunu çoktan sarmaya başlamıştı.
Yıllar geçti ve Joshua artık tam bir Fransız beyefendisi olmuştu. Freidel’in gelişi ona içeride, çok derinde bir şeyleri hatırlatsa da Joshua seçimini çoktan yapmıştı. Geçmişini, özünü değil; geleceğini, yeni kimliğini seçmişti. Oysa Freidel asla öyle değildi ve öyle de olmayacaktı. Tam da bu yüzden, 35 yılını verdiği Fransa’ya veda etmesi gere kmişti…