Saat 21.40. Gökyüzü, şiddetli bir yağmur, gözleri kamaştıran şimşekler ve en önemlisi de geceyi aydınlatan yıldızlarla kaplıydı. Bay Freidel… Thomas Freidel, uykulu gözlerle trenin buğulu camından dışarıyı seyrediyordu. Geçmişini anımsıyordu gecenin karanlığına baktıkça. Gençliği, hakkında ortaya atılmış çirkin iftiralar, ağlamakla geçmiş; üstü hakaret bulutlarıyla kaplı yılları, adeta bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu.
“Yıllar… Benim olanı benden aldınız ve sonra bana beni geri verdiniz. Ah yıllar, ah! Bunu kim bilir neden yaptınız?”
Gözleri ağlamaklıydı Bay Freidel’in. Çünkü o, geçmişine; yani Cibuti’ye geri dönüyordu. Hem de tüm kalbiyle, aklıyla beraber… Dün, üniversite okumak ve aydınlıklar içinde bir gelecek kurmak için Fransa’ya nasıl gelmişse; bugün de aynı şekilde, yeni aydınlıklar yetiştirmek için ülkesine dönüyordu. Fakat bu sefer, koskoca bir eğitimci; hayatını ülkesine adamış bir baba gibi dönüyordu.
Mürekkeple yıkanmış elleriyle çantasına uzandı. O tozlu çantanın içinden eski bir not çıkardı.
“Sevgili oğlum, değerli meslektaşım Bay Thomas Freidel’a,
Daha 18 yaşındaydın Paris’e indiğinde. Ellerin kirli, gözlerin ise öz ailenden ayrılmanın hasretiyle epeyce nemliydi. Neler neler yaşadın şu koca şehirde… Ayrılıklar, sevgiler, acımasız bakışlar, sahte dostluklar, tatlı hayaller, rüyalar… Fakat çok yakın zamanda hepsi son bulacak. Çünkü sen, yeni hayatının ilk ve son gününü yaşayacaksın.
Seni her zaman çok sevdim kıymetli oğlum. Sen bana bir evlat, ben de sana bir baba olmaya çalıştım. Birlikte neler neler başarmadık ki… Sayısız başarılı tez, onlarca bilimsel makale, yüzlerce dergi yazısı ve çok daha fazlası… Bu mektubu yazarken içine sadece birkaç harfi değil, tüm kalbimi, çokça da gözyaşımı yerleştiriyorum. Bizim yollarımız seninle burada ayrılacak ama sen benim her zaman oğlum olarak kalacaksın.
Sevgi ve dualarla…
Bay Joshua Wilhelm”
Mektubu bitirdiğinde gözyaşlarına boğulmuştu Freidel. Bütün hayatını tekrar tekrar yaşıyor gibiydi.
“Evet… Bugün yeni hayatımın ilk ve son günü. Allah’ım, beni affet.”