Bir varmış bir yokmuş. Uzak Uzak diyarlarda bir imparatoriçe yaşarmış. Bu imparatoriçe ülkeye barış, huzur ve zenginlik getirmiş. Yıllarca zenginlik içinde mutlu yaşamışlar ülkede herkes zengin huzurlu ve mutluymuş. Ama imparatoriçe çok mutlu değilmiş hayalini gerçekleştirememiş. En büyük hayali kız çocuğuna sahip olmakmış. Kadar bu ya 4 kız çocuğu doğurmuş. En büyük kızını doğururken kaybetmiş. 3. Kızını da 1 yaşında hastalıktan kaybetmiş. 2. Kızı çok güzel sarı saçları mavi gözleri olan melek gibi bir kız çocuğuymuş. Bakan tekrar bakmak istiyormuş gözlerini alamıyormuş. Doğduğu zaman kırk gün kırk gece ziyafet verilmiş. Yenilmiş içilmiş eğlenilmiş. Herkes 2. Kızı çok sevmiş. Bu kıza güzellik tanrıçasının adı olan isabelle adını koymuşlar. Bir kaç yıl sonra en küçük kızı doğmuş. Herkes yeni doğacak çocuğu heyecanla bekliyorlarmış. Ama en küçük kız herkesi hüsrana uğratacak kadar çirkinmiş. Öyle ki imparatoriçe doğumdan hemen sonra emir vermiş bu kızın yüzüne bakmak yasaklanmış maske takması zorunlu kılınmış. Ve bu kıza da Penelope ismi verilmiş.
Gel zaman git zaman kızlar büyümüş. İsabelle güzelliğine güzellik katmış. Ayrıca çok zekiymiş. Okulunu dereceyle bitirmiş. Hoş sohbeti ve komik espirileri sayesinde bir sürü de arkadaşı varmış. Penelope ise yalnız başına imparotoriçeden en uzak sarayda büyümüş. O da zeki bir kızmış ama okula gitmesi yasakmış veözel öğretmenlerle ders görmüş hep. Hiç arkadaş edinememiş. Herkes sevgili imparatoriçelerinin sevmediği kızından uzak durmuş. Zaten çoğu etkinliklere de çok katılamıyormuş. İnsanlarla konuşmak adeta zulüm gibi geliyormuş.
Bir gün isabelle arkadaşlarıyla gül bahçesinde geziye çıkmış. Penelopenin de en büyük eğlencesi güzel güllerin bakımını yapmak sulamakmış. O gün de yine güllerle ilgilenirken isabelle ve arkadaşlarını görmüş. O anda zaman durmuş Penelope için, sanki karşısında güneş varmış. Öyle parlak öyle içini ısıtan. Penelope ilk görüşte aşık olmuş. Ama aşık olduğu çocuk isabelle’nin sevgilisiymiş. Çift herkesçe çok yakıştırılıyormuş sabırsızlıkla düğünleri bekleniyormuş. Ama hiç arkadaşı olmayan Penelope’nin bundan haberi yokmuş. Gece gündüz hayalini kuruyormuş. Tekrar karşılaşmak için sürekli gül bahçesinde duruyormuş. Artık bütün etkinliklere katılıyormuş tekrar görme umuduyla. Bir gün bir imparatorluk balosunda sonunda tekrar görmüş. Dük bright ‘ın oğluymuş. Sonraki gün Penelope annesinin yanına gitmiş. Yıllar sonra ilk kez gelen kızını annesi heyecanla karşılamış. Penelope annesine dük bright’ın oğluyla evlenmek istediğini söylemiş. Annesi kızının ilk isteğini reddedememiş. Emir vermiş ikisinin düğünü için.
Bu haber hızlıca tüm ülkeye yayılmış. Güzel prensesle evlenmesi beklenen genç dükün çirkin prensesle evlenmesi kararı herkes, mutsuz etmiş. Sürekli söyleniyorlarmış güzel prensese üzülüyorlarmış. Tabi güzel prenseste çok üzülüyormuş. Penelope ve genç dükün düğünü hızlıca olmuş. Ama genç dük Penelopeyi sevmiyormuş. O yüzden onla konuşmuyor beraber yemek yemiyor hatta aynı odada bulunmuyormuş bile. Yine de Penelope mutluymuş. Sevdiği adamı her gün görebiliyormuş zaten hayatı boyunca hep yalnız yaşamış. Düğünden kısa süre sonra güzel prenses yataklara düşmüş çok hastalanmış. Genç dük her gün prensesi ziyarete gidiyormuş. Her geçen gün durumu kötüleşen prenses bir süre sonra vefat etmiş. İmparatoriçe 3. Kızını da kaybetmiş. Ülke çok sevdikleri prenses öldüğü için büyük bir yasa girmiş. Herkes çirkin prensesi suçluyormuş. Genç dük eve gelmeyi bırakmış. Penelope artık hem sevdiğini göremiyormuş. Hem de saraydan ayrıldığı için sevdiği güllerle de ilgileniyormuş. Geriye sadece yalnızlığı kalmış. Bir süre sonra odasında cansız bedeni bulunmuş.
imparatoriçe 4. Kızınıda kaybetmiş. En büyük hayali ellerinin arasından kayıp gitmiş. Aksi gibi penelope’nin ölümünden sonra ülkede bir ateş ejderhası belirmiş. Ülkeyi yıkıma sürüklemiş. Tüm ülke savaşa girmiş. İmparatoriçe komutasındaki ordu zor zoruna ejderhayı durdurmuşlar ama büyük bir sorun varmış. Ejderha kalbinden kesilmedikçe ölmezmiş ve kalbi kesilince büyük bir ateş çıkarmış. Bunu yapabilecek yeteneğe sahip olan imparatoriçe ejderha ile birlikte vefat etmiş. Ülke hiç bir zaman eski mutlu günlerine kavuşamamış.
Ejderin kalbi masalı mutlu başlayıp mutsuz biten diğer tüm masallardan farklı olan en sevdiğim masaldı. Her dinlediğimde göz yaşları içinde kalırdım. Kim bilir kaç kere okutmuşumdur bu masalı aileme. Beni seven canım ailem. Şimdikinden farklı olarak.
Bir kaç gün önce rüyamda önceki hayatımın anılarını gördüm. Güzel bir hayat yaşıyordum. En büyük hayalim dünyayı gezmekti. Ama param yoktu. Bunun için çok çalıştım. Üniversitenin 3. Senesinde otobüs kazasında öldüm. Hayalim için yaşayıp hayalimi gerçekleştiremeden ölmüştüm. Canım ailem beni özlüyorlar mıdır? Zaten uzakta okuyordum.
“ offf”
“ Bir şeye mi canınız sıkıldı prenses. Anlamadığınız yer varsa tekrar edelim.”
“ teşekkürler öğretmenim anladım hepsini. Sadece biraz ara verebilir miyiz?”
“ nasıl isterseniz.”
öğretmenin odadan çıkmasını bekledim. Dersler çok sıkıcıydı bildiğim basit şeyler. Önceki hayatımda daha ilerisini öğrenmiştim. Derslerden daha sıkıcı olan bir şey varsa o da beni bekleyen gelecekti.
Masal bazı şeyleri abartarak anlatmıştı bazı şeylerden de hiç bahsetmemişti. Ama bu durum benim kaderimi değiştirmeyecekti. Sıkıcı bir hayatım vardı. Ve bu gidişle sıkıcı olmaya devam edecekti. Ayrıca kendimi öldürmesemde ülke olarak ejderha ile olan bir savaş bizi bekliyordu. Yani ejderha doğmadan bu güzel ülkenin tadını çıkarmalıyım sıkıcı hayatımdan kurtulmalıyım.
masalla ilgili hatırladıklarımı not aldığım defterimi çıkardım. Masalda yaşımızdan bahsetmiyordu yani tam olarak ne zaman ejderha çıkar hiç fikrim yok. Ama evlendiğime göre en azından evlenecek yaşa gelmeliyim. Şu an 16 yaşındayım yani en az 2 sene olmalı. Ayrıca genç dükü görüp aşık olup saçma sapan acı çekme gibi bir niyetim yok. İlk karşılaşmadan kaçınmak için gül bahçesine de gitmeyi bıraktım. Partilere de katılmazsam belki hiç karşılaşmadan bile yaşayabilirim. Tabi isabelle ile evlenirse mecbur görürüm.
“Ha ha ha haaaaaa ayy ayyyhha”
Rezilim ya ilk görüşte ne hayatında hiç mi erkek görmedin. Aslında görmedim. Yani gördüm ama 3 abim bir de babam uşak var bir de öğretmenlerim. Yani yaşıtım çok görmedim. Ama abimler babam çok yakışıklı yani yakışıklılık konusunda bağışıklık kazanmalıydım. Neden ya offf.
Aslında abilerimden ve babamdan masalda neden hiç bahsedilmiyor bilmiyorum. Ben sadece 4 kızı var sanıyordum ama 3 te erkek çocuğu var. Bir de babam. Beni seven bir babaya sahibim ama sanki hiç kimse tarafından sevilmiyormuşum gibi anlatılıyor masalda. Bir de güzellik mevzusu. Tamam isabelle kadar güzel değilim ama bence çok güzelim. Etrafımdaki çoğu kişiden daha güzelim ama neden dünyadaki en çirkin insanmışım gibi anlatılıyor anlamadım. Ha bir de şu maske var. Lanet olasıca. Nefret ediyorum ya. Ayrıca çirkin olsam bile bebekken nasıl çirkin bu hemen maske takın emri verilebilir. Annemi anlamıyorum. Annem de bence beni seviyor. Yani önceden öyle düşünmezdim ama şimdi eski anılarımı hatırlayınca bence seviyor ya. Ayrıca annemin yanında maske takmıyorum. Gerçekten çirkin olsam görmek istemese yanında maske taktırır. Kafam çok karışık. Ya okuduğum kitaplarda herkes koca koca romanlara gidiyordu her şeyi biliyorlardı. Ben 7 sayfalık yalan yanlış bilgi dolu masala geldim. Bende şans yok gerçekten.