Cukur.jpeg

YDE 62: Çırak -2

  • 13 Şubat 2025 16:58:46
  • 0
  • 5
  • 0

Bu sırada sessizlikten faydalanan Lilith, ilk sorusunu sorma fırsatını yakaladı. “Merak ettiğim bir şey var Usta Ruhpan… Burada Pan’ın Gözü’nü açan başka ruhpan kardeşlerim de var ama hiç biri Ruhunşad’dan ve rehberlerden bahsetmedi.”

Lilith, artık usta Yulin’in gerçekliğinden şüphe etmiyordu. Şimdi merak ettiği ise neden Gobumei ve Kirin’in ona bundan hiç bahsetmemiş olduğu idi.

“Çünkü her ruhpan, Ruhunşad’da bir ruh alevi tutuşturacak kadar yetenekli değildir. Sadece en yetenekli ruhpanlar buraya ilk girişinde bunu başarır ve bir ustadan rehberlik almaya hak kazanır…” Usta Yulin hafifçe yön değiştirdi ve siyah basamağın dışına bir adım atarak boşlukta süzülmeye başladı.

“Diğerleri bunu başarmadan önce defalarca buraya gelmeli ve en azından 5. inişe ulaşmalıdır.” Uzun bacaklarını çaprazladı ve karanlığın üzerine sanki uçan bir halıya otururmuş gibi oturdu.

Lilith’in ağzı, içine bir yumurta sığacak kadar açık kalmıştı. “Siz bunu nasıl yapıyorsunuz?” diye sordu. Basamağın kenarına geldi ama aşağısı dipsiz bir karanlıktı.

“Ne oldu?” Usta Yulin ona alaycı gözlerle bakıyordu. “Az önce sana çok yetenekli bir ruhpan olduğunu söyledim. Neden gururlanmak yerine yaptıklarıma şaşırıyorsun?”

“Eee…” Lilith biraz utanmıştı. Ama sadece birazcık. “Siz ustasınız…”

Yulin yaptığı şaşırtmaca amacına ulaşınca onu daha fazla merakta bırakmak istemedi. Sadece çok kibirli olmasını önlemeye çalışıyordu.

“Burada çok fazla zamanın yok. Yakında ruh gücün tükenecek ve dışarı atılacaksın. O yüzden sana bir şeyler öğretmeme izin ver…” diye başladı sözlerine…

Sonra Lilith’e hızlıca en temel bilgilerden başlayarak çeşitli konularda bilgiler vermeye başladı. Örneğin, Usta Yulin şu an Ruhunşad’da çırakları kabul eden ruh alevi kulelerinden birindeydi.

Ruhunşad’da sayısız kule vardı. Her birinin farklı bir fonksiyonu vardı ama hepsi üç büyük meclise bağlıydı. Meclisler, ruhpanların katıldığı gruplardı.

Üç büyük meclis; Yönetenler Meclisi, Savaşanlar Meclisi ve Üretenler Meclisi idi.

Yönetenler Meclisi üyeleri altın işlemleri cüppeler giyerlerdi ve en büyük kulede otururlardı. Tüm Yeryüzü diyarını, kabileleri, ülkeleri, krallıkları ve diğer ruh kulelerini yönetirlerdi.

Savaşanlar Meclisi ise ruhpanların en kalabalık ve en güçlü meclisiydi. Diğer büyük kule onlarındı. Kırmızı desenli cüppeler giyerlerdi ve asıl işleri savaşmak, savunmak ve bilgi toplamak olarak özetlenebilirdi.

Üretenler Meclisi ise her türlü şeyi üreten daha çok zanaatkar ruhpanlardan oluşan diğer büyük meclisti. Mavi desenli cübbeler giyerlerdi ve en saygı duyulan meclisti. Yeni silahlar yapmak, haritalar çizmek, zindanları keşfetmek hatta yeni rünler geliştirmek gibi ruhpanları güçlendiren her şeyi onlar yapardı.

Usta Yulin’in mavi desenli göz alıcı cüppesine bakan Lilith onun hangi meclisten olduğunu anlamış gibiydi.

Usta Yulin, “Doğru tahmin ettin. Ben Üretenler Meclisi’ne üyeyim ama kafanda herhangi bir soru oluşmasın. Bir ruhpan, 11. inişe ulaşıp usta oluncaya kadar meclis seçmek zorunda değildir. Ayrıca üç büyük meclisin dışında kalan küçük meclisler de var. Şifacılar meclisi, ruh alevi meclisi, kütüphaneciler meclisi gibi…”

“Anlıyorum…” Lilith düşünceli hale gelmişti. “Bir ruh alevi meclisi varsa siz neden yeni çıraklarla ilgileniyorsunuz peki usta Yulin?”

“Çünkü ruh alevi kuleleri, aşırı meşguldür. Her devrin başlangıcı çok sayıda yeni ruhpanın ortaya çıkmaası demektir. Sadece küçük bir meclisin bununla baş etmesi imkansız olurdu.” Usta Yulin bir an için durakladı ve Lilith’in parlak küçük gözlerine baktı. “Evet, ayrıca rekabet de var. Her meclis kendine daha fazla ruhpan katmak istiyor…”

Sonra Pan’ın Gözü ve inişler hakkında konuştular. Pan’ın Gözü, gerçekten de sadece ruhpanların pan ruhları aracılığı ile girebilecekleri özel bir ruhsal alandı. Hatta gerçekten Yüce Yaratıcı Pan tarafından yaratılmıştı. Hatta burası gerçekten de kelimenin tam anlamıyla Pan’ın Gözü idi.

Boşlukta, bağdaş kurmuş oturan ve hafifçe süzülen Usta Yulin’in hayali görüntüsü, aşağı göstererek, “Aşağıda ne var sanıyorsun?” diye sordu.

Gulp!

Sertçe yutkunan Lilith, karanlığın en dibinde artık hafif bir kızıllık seziyordu. Sanki orada hiç uyumayan, hiç kapanmayan ateşten bir göz ona bakıyordu artık. Aklında beliren görüntü korkunçtu.

“Aklında bu düşüncelerle aşağı bakmayı kes!” diye uyardı onu Yulin. “Henüz onunla karşılaşmaya hazır değilsin. Sadece ruhunu yaralayacaksın. Evet doğru tahmin ettin. Büyük Evren Yılanı Pan’ın tek bir gözüne doğru 33 basamaklı bir iniştir burası…”

“Aşağı indikçe güçlenirsin. Görüşün netleşir ve Pan ile olan ilişkin güçlenir. Sen onu fark ettikçe o da seni fark edecek ve görmeye başlayacaktır. Biz ruhpanlar güçlerimizi ve seviyelerimizi de buna göre sınıflandırdık. Buna göre;

1 ile 10. iniş arası Çırak,
11 ile 20. iniş arası Usta,
21 ile 30. iniş arası ise Üstat Ruhpan olarak bilinir.” diye açıkladı, Yulin.

Lilith, “Peki Usta Yulin kaçıncı inişe ulaştı,” diye hemen soruverdi. Kendisine bu kadar baski hissettirmek için nasıl bir seviye gerekiyordu öğrenmek istiyordu.

“Sadece 18. iniş. Büyütülecek bir şey değil,” dedi Yulin. Sanki önemsiz bir şeyden bahsediyor gibiydi.

“Cennetler! Usta Yulin çok yeteneklisiniz! Kendiniz söylediniz. Siz de bu devrin çocuğusunuz benden çok da büyük değilsiniz. Ama çoktan 18. inişe ulaştınız! Bu yakında Üstat olacağınız anlamına gelmiyor mu?”

Usta Yulin onun çoşkusuna karşılık vermedi. “Zor, çok zor. Üstat olmak o kadar basit değil. 20. inişe ulaşsam bile her büyük geçişte bir kalp sorgulaması vardır. Geçemeyenler sonu iyi olmaz. Bu yüzden pek çok kişi 20. basamakta bekler ve 21. inişe cesaret edemez…”

Lilith fazla zamanının kalmadığını bilen Usta Yulin ona zaten yeterince bilgi verdiğini düşündü. Şimdilik ona bir tezahür öğretmeye karar verdi.

“Buna Aura Barıyeri ya da sadece Bariyer denir. Biz ruhpanlar tıpkı savaşçıların bedensel enerji ile dolu oldukları gibi ruhsal enerji ile dolup taşıyoruz. Bu kadar enerji, etrafında doğal bir enerji alanı oluşturur. Buna Aura denir. Biz ruhpanlar bu aurayı manipüle ederek, sıkıştırabilir ve bedenimizi aktif olarak korumasını sağlayabiliriz.”

“Aslında auramız bizi ruhsal saldırılardan pasif olaral korur ama onu bir bariyere dönüştürerek, fiziksel saldırılardan da korunabiliriz.”

Usta Yulin’in açıklamasından ve aktif gösteriminden sonra Lilith kendisi denemeye başladı. İlk denemede başarısız oldu. İkinci denemede etrafındaki aurayı hissetmeyi başardı. Üçüncü demesinde ise etrafında ateş enerjileri ile dolu, koyu kırmızı bir bariyere bakıyordu.

“Sanırım biraz yeteneklisin…” diye bakakaldı Yulin. Sadece üçüncü denemesinde bir bariyer göreceğini beklemiyordu. Ona sadece temelleri gösterdikten sonra kovmayı düşünüyordu. Kendi kendine çalışıp öğrenir diye düşünüyordu ki Lilith tam burada yaptı.

Kendini hızla sakinleştirdi. Bu sefer yetenekli bir beşer ruhpanla karşılaştığına emindi. “Şimdi neredesin? Yüce Dağlardan çıkabildiniz mi yoksa bir cennette mi saklanıyorsun?”

“Henüz yeryüzüne çıkmadık. Kabilem ve ben hala cehennem mağaralarındayız…”

Yulin bir kere daha şok olmuştu. Bu sefer sakinliğini koruyamadı ve dönüp Lilith’e tutundu. “Kızım bana yalan söylememelisin! Etrafını hissetmeme izin ver,” derken Lilith’in gözlerine dikkatle baktı.

Aynı anda Adam ve diğerlerinin eğlendiği mağaralar, güçlü bir algı tarafından süpürüldü. Kaynak, hala meditasyon yapan Lilith idi.

“Ne kadar güçlü bir ruhsal algı!” Ruhpan Kirin ve Gobumei aynı anda dedi. İki ruhpan dışında sadece Adam belli belirsiz bir şeyler hissetmişti.

Usta Yulin, “Gerçekten de mağaraların havası,” derken güçlü elleri hala Lilith’i tutuyordu. “Hala Yüce Dağların altındasınız…”

Lilith’in kafası karışmıştı. Bu güçlü ruhpanın neden bu kadar güçlü tepki verdiğini anlamamıştı. Yeraltına yaptıkları yolculuk yüzünden biraz gecikmiş olabilirlerdi ama yeryüzüne çıkmaları an meselesiydi. Bu kadar büyütmeye gerek var mıydı?

“Neyse önemli değil. Yakında çıkarsınız. Sadece senin gibi yetenekli bir ruhpanın kabilesinin hala mağaralarda olmasına şaşırdım. Ama bir an önce dışarı çıksanız iyi edersiniz. Yakında mağaraların havası ısınacak ve daha fazla jin yukarı gelecek…”

“Evet usta, biz de yakında çıkmayı düşünüyoruz. Dışarıda bizi ne bekliyor?”

“Tam konumunuzu bilmem imkansız. Şu an yeryüzünün kenarındasınız zaten. En kuzeydesiniz. Dışarı çıktığınız gibi güneye doğru ilerlemeli ve en yakın beşeri toplanma noktasına ulaşmalısınız. Bir ruh kulesi yoksa inşa etmeniz yararınıza olacaktır. Bu sayede destek çağırabilirsiniz…”

Usta Yulin bir süre durakladı, Sanki tereddüt ediyor gibiydi ama yine de konuştu, “Lilith oldukça yeteneklisin. Yüce Dağların karlı yamaçlarına gömülmeni istemem. Kabilenle gidebildiğin kadar git ama gerektiğinde onları bırak ve yola güçlü kişilerle devam et.”

“Ruh kulelerinde hatta burada Ruhunşad’da bile fazla beşer ruhpan yok. Ben de beşer olduğum için sana tavsiye veriyorum. Canavarlar ve jinler bizi umursamıyor. Sadece güçlü olarak aralarından sıyrılabilirsin…”

“Güçlü bir ruhpan olarak, gerektiğinde jinlere ya da canavarlara katılabilirsin…”

“Anladım usta…” dedi, Lilith. Bu kuralı uzun zaman önce anlamıştı zaten.

Önceki Bölüm

No results available

Reset