novel oku, bölüm oku, roman oku, hikaye oku, kitap oku, sosyal, akış

"Çınar Ağacı"

  • cıkmazsokakgibi
  • 7 Aralık 2024 13:16:44
  • 0 yorum
  • 1

“Koşuyordum; birbirini kovalayan adımlarımla, korkularımla yüzleşmeyi reddediyor, kaçabildiğim kadar uzağa kaçıyordum. Boğazımda hissettiğim el ile nefes almak bana artık çok uzaktı. Ruhumun çektiği bu derin acı, kendini huzurun ölümsüzlüğüne bırakmıştı. Terleyerek uyandım. Ancak kendimi ilk defa bu kadar üşümüş hissediyordum. Ortamın sessizliği bedenimin kasılmasına sebep oluyordu; sakince düşündüğüm tüm mutlu anları gözümün önünden geçirmeye çalışıyordum. Ama hepsi eksikti, hatırlamaya çalıştığım ve hissettiğim kısımlar ruhuma şifa veriyordu. Annem benim için beyaz bir elbise dikmişti; kenarları mavi geçişliydi. ‘Gökyüzünü üstünde taşı. Her adımını umutla at.’ diyip hediyesini vermişti. Gideceği yerin gökyüzü olduğunu bilerek, hissettiğini düşünmüştüm hep. Hatıraların ağır bir yük olduğunu, omuzlarıma düşen bir ağrıyla tekrardan hissetmiştim. Yanıbaşımda duran saate uzandığımda, saat 03.20 idi. Gecenin kirli gürültüsü, kendini insanların kapısını kapattığında ortaya çıkan çıplaklığına bırakmıştı. Balkonun temiz havası yüzüme vururken, tekrardan uyumak için yatağa yöneldim.

Adem’in bilgilerini beşinci okuyuşumdu, elle tutulur hiçbir şey bulamamıştım. Bahçeye çıkıp hava almanın iyi geleceğini düşünüp, adımlarımı hızlandırdım. Çınar ağacının altındaki bankta oturuyor, hareket etmeden kollarını göğsüne bağlamış karşıya bakıyordu. Usulca yanına doğru yürüdüm, “Oturabilir miyim?” dedim. Kafasını salladı. Eteğimi düzeltip otururken söze girdi, “Çınar ağacı, doğumun temsilciymiş biliyor musun? Yapraklarını geç dökerse kışın geç geleceğini, erken dökerse sert geçeceği inanış bir varmış. Hatta çocukları doğduğunda bir çınar ağacı diken aileler, uzun ömürlü olmalarını istedikleri için böyle bir şey yaparlarmış.” Yüzümü ona dönerken, dediklerini dikkatli bir şekilde dinliyordum. “Öyle mi? Hiç duymamıştım.” Gözlerini gözlerimle buluşturdu, “Hikayesini bilmediğimiz her şeyi olur olmadık şekilde kabul ediyoruz, sormuyoruz, sorgulamıyoruz. Beni de sorgulamadan, buraya getirdiler.” Gülümsedim. “Hikayeni anlatırsan, gerekli tetkikleri yaptığımız zaman çıkabilirsin, belki duruma göre kalırsın. Bilmiyorum.” Dudaklarını araladı, konuşmasına izin vermeden devam ettim. “Dün, o kitabı okuduğumu nereden biliyordun?” Yerden aldığı yaprakla oynuyordu. “Sana dair çok şey biliyorum.” Elindeki yaprağı bana uzattı. “En çok da Çınar ağacını sevdiğini biliyorum.” Yüzünü dikkatli bir şekilde izliyordum, uzattığı yaprağı aldım. “Hediyem olsun.” “Sana nerden biliyorsun diye sordum. Ne kadar biliyorsun diye sormadım.” Derin bir nefes aldı. “Rüyadan uyandığın zaman öğreneceksin.” Elimdeki yaprağı hiddetli bir şekilde eline koydum ve odama yöneldim.

Odaya geldiğimde yeni demlediğim kahveden bir yudum alarak, geçmişe bir yolculuk yapmaya karar verdim. Anneme ait tek bir anım vardı. Babama ait hiçbir şey yoktu.”Çınar…” Hatırlamakta güçlük çekiyordum, kendimi daha fazla zorluyor, geçmişin merdivenlerinden inmeye çalışıyordum. Başımı elimin üzerine koyup gözlerimi kapattım.

“25.04.2002”

“Babacığım, bu kozalak olur mu, bunu boyayabilir miyiz?”
Babam gülümsüyordu. Elimdeki kozalağı alıp, dudağını büktü. “Olabilir, bitanem, boyarız. Bak sana ne vereceğim.” Elindeki Çınar ağacının yaprağını bana uzattı. “Çınar ağaçlarını sonsuzluğa benzetirler, asla yok olmaz. Çürüyecek olduğu zaman bile köklerini çoktan salmış durumda olurlar… Bende seni böyle seviyorum, asla bitemez. Hep köklenecek, hep büyüyecek.” İçten bir kucaklama ile babama sarılmıştım. “Ben de seni çok seviyorum, baba. Bundan sonra en sevdiğim ağaç, çınar.”

Gözlerimden süzülen yaşlara engel olamıyordum. İçimde bir yerlerde kaybolan bir sürü anım vardı ve ben sadece bu iki anıyı hatırlıyordum.. Çınar ağacını benim değil de Adem’in hatırlaması koca bir boşluktu. Kendimi iyi hissetmiyordum, düşünceler beni boğuyor, hatıralarımı kaybetmiş gibi hissediyordum.

Annemle babamı geçen sene kaybetmiştim, onları kaybettiğimi hatırladığımda nefes almakta güçlük çekiyordum, gözümdeki yaşlara aldırmadan, Adem’in odasına gitmek için yola koyuldum. Kapıyı bir hışımla açtım, “Sen tüm bunları nereden biliyorsun!” Yatağında doğruldu. “Rüya görüyorsun. Uyanmalısın.” Dedikleri beni gittikçe daha çok sinirlendiriyordu. “Sana nereden biliyorsun dedim!” Kahkahaları gittikçe artıyordu. Üstüne yürüyüp yakalarından onu tuttum, ifadesi gram değişmeden beni izliyordu. Yüzünde hala alaycı bir gülüş vardı. Kendini savurmasıyla yardım düğmesine bastı. İçeri giren güvenliklerin kolumu tuttuğunu hissettim. “Hocam, iyi misiniz?” “Hocam, kendinize gelin.” Güvenlikler, odadan çıkarmak için zorluyordu, gözlerimi asla ondan ayırmıyor, ağzından çıkacak bir kelimeyi arıyordum. Sessizliğine geri döndüğünde, yüzündeki ifade kendini ciddi bir hale bıraktı. Sol elini kaldırıp el sallarken, göz bebeklerimin gittikçe büyüdüğünü hissediyordum. Kapının yüzüme vurulmasıyla göz kontağım kaybolmuştu.

Önceki Bölüm
Sonraki Bölüm

No results available

Reset

No results available

Reset