zindan patronu ile savaş, kredi: JoWheeler

YDE Blm 46: Patron Öldü! Çok Yaşa Yeni Patron!

  • HiperTale
  • 18 Nisan 2024 16:45:12
  • 0 yorum
  • 1

“Nasıl…” Gorkunç Goblin Kabilesinin Şefi Gork, bir anda etrafını güçlü beşerler tarafından sarılı buldu. İki güçlü ruhpan ateş ve yıldırım tezahürleriyle sürekli derisini yakıyordu. Mızraklar, kılıçlar, bıçaklar ve dört bir taraftan atılan oklar derisini parçalıyordu.

“Nasıl böyle oldu! Ahhrrr!” Gork sürekli yaralanırken çıldırmış gibi çekicini savurmaya devam etti.

“Gözlerine saldırın!” Yayını geren bir beşer bağırdı.

“Bacaklarına saldırın, tendonlarını kesin!” Bıçak kullanan bir başka beşer de diğerlerine talimatlar yağdırıyordu.

“Nefes aldırmayın, kalkanlar!” İri bir beşer kalkanı ile Gork’un yıldırımlar saçan çekicini engellerken bağırdı. “İtin, itini itin!”

“O tahta parçasıyla beni mi durduracaksın?” Gork etrafını saran onlarca beşerden bunaldı. “Al sana küçük yaratık! Ahhh!”

Puuu!

Çekicini savurduğu gibi kalkanı ile çekicini engellemeye çalışan bir beşeri et ezmesi haline getirdi. “Açılın sizi işe yaramaz yaratıklar! Bana saldırmaya nasıl cüret edersiniz!” Gork çok öfkeliydi. Şimdiye kadar beşer mağaralarına saldırına hep kendisiydi. Daha yeryüzüne bile çıkmadan işerlerin kendisi için tersine döneceğini hiç beklemezdi.

“Nerde benim güçlü goblinlerim, hobgoblinlerim!” diye çekicini savururken kan çanağı olmuş gözleriyle etrafını aradı. “Glory! Gorat! Gobudev! Orkas?” Gork, tutunacak son bir dal görmüştü sanki…

Ork Orkas, hala meydandaydı ama ondan çok uzaklaşmıştı. Meydanın kenarında kolayca öldürebileceği birkaç beşerle kılıç dövüşü yapıyordu. Sanki bilinçli olarak merkezden uzaklaşmaya çalışıyor gibiydi.

Bir an için göz göze geldiler. Şef Gork, “Yardım et Orkas! Beni Prens’e götür!” diye bağırdı.

Orkas, meydanda onlarca beşer ve iki ruhpanla savaşırken bağıran goblin patronunu duydu tabii ki. Ona baktı ama gözlerinde bir alay vardı. “İşin bitti artık Gork! Gorkunç Goblin Kabilen de bitti. Pes et artık.” diye mırıldandı sadece. Bunca zamandır dikkat çekmeden meydandan çıkmaya çalışıyordu zaten. Sırtındaki şık mızrağını bile çekmemişti, sadece basit bir kılıçla beşerleri oyalarken, meydandan uzaklaşmaya çalışıyordu. Ne diye goblinlere yardım etmesi gerekiyordu?

“Prens’in senin gibi zayıflara ihtiyacı yok! Sadece ben kaçana kadar dayan, seni aptal yaratık!”

“Sen!..” Şef Gork’un gözlerine inanmadı. Aralarındaki mesafe yüzünden Orkas’ın dediklerini duyamıyordu ama ağız hareketlerinden son sözlerini bariz bir şekilde anladı. Ona ‘aptal yaratık’ diyordu! “Nasıl cüret edersin! Ahhhrrrr!”

Şef Gork, eliyle Orkas’ı işaret ederken büyük bir feryat kopardı. Dikkatinin bir anlık dağılması, ona pahalıya patlamıştı.

Bu sırada Adam fırsatı değerlendi ve tüm güçünü mızrağının ucuna toplayarak ogrenin uzanan elini kesti!

“Ahhhh!!!” Kesildiğinde uçup giden elinin acısıyla dengesini kaybeden Gork, acı içinde arkasını dönecekti ki, altın gibi parlayan keskin bir kılıç göğsüne hücum etti.

“İşte bu!” Zebil, ogrenin dikkatinin dağılmasını fırsat bildi ve fırladığı gibi canavarın kalbini hedef aldı!

Foşşş

Zebil, ‘Garip,’ diye düşündü. ‘Eli kesilmeden önce tüm saldırılarımız aşırı bir dirençle engelleniyordu. Şimdi nasıl bu kadar kolay delip geçebildim?’

“Tut onu Zebil!” Bu sırada Barbara Azgın Alev taşkını ile alev alev yanan kızarmış bedeni ile tam güçte hücum ederken bağırdı. Ateş gibi yanan kana bulanmış dev baltasını tecrübeli bir cellat gibi kaldırdı.

Kabileye adını da veren “Azgın Alev” taşkını kullanıldığında beşerlerin damarlarında akan kan kaynamaya başlardı. Tüm fizikler özellikler ciddi oranda güçlenirdi. Saldırılar ekstra bir yakıcı özellik kazanırdı. Ama hepsi bu değildi. Azgın Alev kullanan savaşçıların gözünü kan bürürdü. Gözleri hedeflerinden başkasını görmeyen bir savaş makinasına dönüşürlerdi.

Bu yetenek bu kabileyi güçlü kıldığı gibi aynı zamanda başkalarının onları ön saflarda kullanmasına da neden olmuştu…

Bu sırada ogrenin saldırılarına kalkanı ile dayanan Tekeş, Barbara’nın atağa geçtiğini görünce, “Bana gel Barbara!” diye bağırıp koştu. Tekeş kalkanını kaldırırken Barbara’nın yolunu kesti. Kalın kolları ve omuzlarıyla desteklediği kalkanını Barbara’ya basamak yapıyordu.

Barbara, baltasını savururken tüm gücünü bacaklarına aktardığı gibi Tekeş’in kalkanına adım attı.

“Uhmm!” Tekeş nerdeyse kendisi kadar ağır olan Barbara’yı ve ağır silahını var gücüyle kaldırdı.

Barbara, kalkanın üzerinden doğruca 5-6 metrelik ogrenin kafa hizasına ulaştı. Zaman sanki durmuş gibi, her şey yavaşlamıştı. Adam, Lilith, Kirin, Zebil ve Tekeş, meydandaki tüm beşerler nefesini tutmuştu.

“HAAAA!” Barbara tüm gücüyle baltasını indirdi. ‘Bu sefer keseceğim,’ diye düşündü. Çift başlı dev baltası batan kızıl güneş gibi düştü…

“Haaaayyyyyıııııırrrrrr!” Gork’un gözlerinde gittikçe büyüyen kanlı balta, kesilmiş elinin acısını bile unutturmuştu. Can havliyle çekiç tutan diğer elini kaldırmaya çalıştı ama çok yavaştı.

Şak!

Tek bir temiz darbe ile balta, ogrenin boynundan geçti ve mağaranın zeminine sertçe saplandı!

“Uuughkf…” Şef Gork’un başı, ağzından son kez dökülen anlaşılmaz hırıltılarla birlikte kalın boynundan yavaşça kaydı ve yere düşüp yuvarlandı.

“Oley!!!! Yaşasın! İşte bu!!!”

Kısa bir sessizliğin ardından canı pahasına savaşan tüm beşerler sevinç çığlıkları atmaya başladı. Goblin yuvasındaki en güçlü düşmanın başı kesilmişti. Artık gerisi kolaydı.

Ruhpan Kirin, ayaklarının dibine yuvarlanan dev kafaya boş boş baktı. Onu ve kabilesini darmadağın eden bu kudretli canavar ve kabilesi, zayıf bir maymun kavminin elinde geberip gitmişti böylece…

O ve kabilesi şimdi ne yapmalıydı?..

Çalkalanan duygularını zorla bastırdı ve ogrenin son anlarında çıldırıp, tılsımlı yüzüklerini taşıdığı elinin kesilmesine sebep olan kişiye baktı. Hemen Adam’a bağırdı: “Orada! O orkun kaçmasına izin veremezsin!”

Hemen Adam ve Zebil gibi diğer beşerler de işaret edilen yere baktılar. 4-5 beşerle boğuşan, simsiyah derili çirkin bir jin gördüler. Demiri andıran kara bir zırh giyiyordu. Zırhın göğsündeki kırmızı göz sembolü hemen dikkat çekiyordu. Ortasında dikey bir göz bebeği ve etrafında 9 çizgi ile belirgin bir göz sembolüydü.

“Siktir!” Orkas söyledikleri yüzünden hemen ölen şefe şaşıramadan, tüm beşerlerin kendisine baktığını fark etti. “Artık sizinle oynamıyorum çocuklar!”

Hemen parmağındaki yüzüklerden biri parladı ve elektrikli bir enerji patlamasıyla etrafını saran beşerleri felç etti önce. Sonra şık bir hareketler arkasındaki gümüşi mızrağını çekti ve savurdu. Anında mavi bir parlamayla beş kafa yuvarlandı. Bunca zamandır savaştığı beş güçlü beşeri ciddileştiği anda kesmişti.

Ork, sanki önemsiz bir hareket yapmış gibi arkasını döndüğü gibi karanlık tünellerde kayboldu. Orkas çok hızlıydı. Karar verdiğinde bir saniye bile kaybetmedi.

“Kötü!” Adam ve diğerleri o jinin önemli birisi olduğunu artık anladığı için arkasından koşmak istedi.

Kirin, olanları izlerken yumruklarını sıktı. Orkun kullandığı becerileri gördükçe gözleri soğudu.

Sonunda gözlerini kapattı ve diğerlerine “Çok geç!” dedi. “Artık takip etmenize gerek yok. Göçük Şehir’e kaçtı. O şehir bir labirent gibidir. Yolu bilmeyenler içerde kolayca kaybolabilir…”

Adam ve diğerleri Göçük Şehir’i bilmiyorlardı. Bir an için ne yapmaları gerektiğini bilemez hale geldiler. Takip edelim mi etmeyelim mi?

“Tam olarak değil…” Bu sırada başka bir tünelden boğuk bir ses duyuldu. Nanna ve diğer esir edilen beşerler sonunda meydana ulaşmışlardı. Sayıları çoktu. Birçok tünelden akın akın meydana girmeye başladılar ve diğerleriyle buluştular.

Kısa süre sonra sesin sahibi de kendini gösterdi. Beşerlerin arkasında yürüyen kısa boylu ve sakallı bir beşerdi. Tavşan kavmindeki beşerlerin anca beline ulaşan dikkat çekici derecede kısa boyu dışında, tıpkı Azgın Alev Kabilesi’ndekiler gibi herhangi seyrek soylu sıradan bir beşere benziyordu.

Yüzünü kaplayan ve şimdi kir ve pas içindeki simsiyah sakalları ve neredeyse karanlıkta parlayacak kadar masmavi gözleri vardı.

“Bir cüce!” Kirin onu gördüğünde hemen tanıdı. “Tutsaklar arasında bir cüce olduğunu duymuştum sanki…”

Cüce gülümsedi ve “Kanlı canlı bir haritanız varsa Göçük Şehir’de asla kaybolmazsınız!” dedi…

&&&

Beşerler nihayet biten savaş ve aniden gelen zaferle sarhoş olmuşken, Şef Gork’un kopan eli meydanın bir köşesinde sessizce yatıyordu. Kesilmeden hemen önce Orkas’ı işaret ettiği için, işaret parmağı açık kalmıştı. Parmağın şimdi gösterdiği meydanın bu soğuk ve boş köşesinden zayıf bir ses duyuldu önce:

“Gobu?”

Goblin Gobu, tam da şefin kesilmiş elinin işaret ettiği yerde görünmez bir şekilde pusmuş bekliyordu. Bedeni şimdi yanıklarla dolu olsa da bir şekilde hayatta kalmayı başarmış ve üstüne görünmez olmuştu!

Gidecek başka yeri de olmadığı için beşerleri yuvaya kadar takip etmişti ki, vardığında şefinin beşerler tarafından katladilişine tanık oldu. Gobu çok korkmuştu. Özellikle şefin eli onu işaret ediyor ve kopmuş kafasındaki boş gözler, şimdi onun tarafında bakıyordu.

Şefin kopmuş eli taa buralara kadar uçup, onu işaret ettiğinde şaşkınlığı anlaşılabilirdi.

“Ben mi?” dedi Gobu, kendini göstererek. ‘Şef ölmeden önce yerine beni mi seçti? Gobu?’

Gobu, kabilenin en zayıf ve en işe yaramaz goblinlerinden biriydi. Ama burada doğru zamanda doğru yerde olması kaderin bir cilvesi olmalıydı. Daha önce hayatın bağışlayan Adam bu sefer de şefin elini onun önüne atmış, kaderin işini yapmıştı.

Gobu, taktığı yüzük sayesinde görünmez olduğunu anlayacak kadar akıllıydı. Tılsımlı eşyalar hakkında en ufak bir bilgisi yoktu ama beşer ruhpanın ateş topunu emen, “şeyine” taktığı yüzük olduğunu anlamıştı. Şimdi görünmezdi. Kimse onu göremiyordu. Yolda bir kaç goblinle dalga bile geçmişti.

Şimdi cesaret kazanan Gobu, şefin parmaklarındaki yüzükler de böyle olmalı diye düşündü. Kimsenin bu tarafa dikkat etmediğinden emin olduktan sonra yavaşça eğildi ve koca eldeki iki parlak yüzüğü çıkarmaya başladı.

Yüzükler koluna takabileceği bilezikler kadar büyüktü. Ama onları parmaklarına uydurmaya çalıştığında gizemli bir şekilde küçüldüler ve iki parmağına tam uyacak şekle geldiler. Gobu artık daha güçlü olduğunu biliyordu.

“Gobu! Artık Şef ben olacağım! Hehehe…”

Gobu, bu tarafa bakan şefin ölü gözleriyle karşılaşınca içgüdüsel olarak korktu ve kahkahasını kesti. “Gobu, önce şefin intikamını alacak, sonra şef olacak!” diye mırıldandı kendi kendine. Sonra da sinsi gözleriyle etrafına bakarken arkasındaki tünellerde kayboldu. Etrafa dağılan goblinleri bulmayı planlıyordu. Nihayetin o artık şef tarafından seçilmiş yeni Gorkunç Goblin Kabilesi Şefi olacaktı…

No results available

Reset