novel oku, bölüm oku, roman oku, hikaye oku, kitap oku, sosyal, akış

(III)

  • Ragon12
  • 18 Şubat 2024 19:27:46
  • 0 yorum
  • 0

Güneş’in sıcak ışıkları, bir şafak vakti mezarlığa vuruyordu. Hava, mezarlıktaki mateme inat günlük güneşlikti.

Mezarlığın iki kısmı vardı. İlki, sıradan vatandaşların gömüldüğü yerdi. İkincisi ise girişten bile gözüken devasa altı kanatlı kılıç heykelinden sonra başlıyordu. Burası, kahramanların gömüldüğü yerdi.
Yan yana dizilmiş güzel ama sade mezar taşlarının yanında on on beş kişilik bir grup vardı. Hepsinin yüzlerinde bir keder vardı. Ağıt yakan anneler, ayakta durmakta zorlanan babalar ve onlara ne kadar destek olmaya çalışsalar da olamayan akrabalar ve arkadaşlar…

Gruba eşlik eden beyaz kıyafetli bir papazla iki mezarın yanına sıralandılar ve papaz eşliğinde mezardaki iki taze ruha dua ettiler çiçekler bıraktılar. Pek uzun süre kalmadılar. Yarım saat sonra papaz da dahil herkes mezarlıktan ayrılmıştı.
Mezarlık yine sessizliğe gömülürken kılıç heykelinin orada biri belirdi.

Yavaşça yürüdü ve yeni gömülmüş mezarların yanına geldi. Bu, dalgalı ve uzun saçları olan bir kadındı. İfadesi hüzünlü ve yorgundu. Sıradan bir giyimi vardı. Göğsünde tıpkı buranın girişindeki heykel gibi olan, gümüş bir rozet takılıydı.

Eğilip yan yana duran iki mezar taşına beyaz safsahat çiçeklerini bıraktı. Ardından ayağa kalkıp Atalar’a dua etmeye başladı.
Dua ederken biri onun omzuna hafifçe dokundu. Ama dönüp bakmaya tenezzül bile etmedi. Duasına sessizce devam etti.
Duayı bitirdikten sonra omzuna dokunan kişiye baktı. Bu, uzun boylu bir adamdı. Altın çerçeveli bir gözlüğü, uzun bir yüzü, nazik ve naif bir yapısı vardı. Kadına kibar bir şekilde baktı.

“Cale ve Adelina iyi savaşçılardı… Tanrı onları affedecek. Kendini daha fazla suçlamayı bırak.” dedi sakince.
“Kendimi suçladığım falan yok,” dedi kadın. “Sadece… Cale daha yeni nişanlanmıştı ve Adelina’nın bitirme tezi yeni kabul edilmişti… Onların sonu böyle olmamalıydı.”

“Üzüntünü anlayabiliyorum ama kim yazgıya müdahale edebilir ki? Cale ve Adelina’nın yazgıları bu şekildeydi ve bir kahraman olarak öldüler. Onlar sayesinde onlarca insan kurtuldu.”

Kadın cevap vermedi, başını biraz çevirip yan yana duran mezar taşlarına kısa bir bakış attı. Daha sonra tekrardan adama döndü. Ciddi bir ifade vardı yüzünde. “Onlara bunu yapanı bulup diri diri yakacağım.”

Kibar adam bir şey demedi, sadece gülümsedi.

***

Farcres Krallığı, Arındırıcı Karargahı.

Kısa süren mezar ziyaretinden sonra dalgalı saçlı kadın, şehrin biraz dışında kalan Arındırıcı Karargahı’na gelmişti.

Direkt olarak ekip odasına yöneldi ve kapıyı biraz sert bir şekilde açtı.
İçeride birkaç insan vardı. Bunlardan en göze çarpanı odadaki en rahat deri koltuğu altına çekmiş olup masaya ayaklarını uzatan adamdı.

“Sana da günaydın kaptan.”  dedi esneyerek.

“Günaydın.” Odanın diğer köşesinden tok bir ses duyuldu. Bu ses, elindeki bileyi taşıyla kılıcını bileyleyen iri yarı tek gözlü zenciye aitti.

“Günaydın,” dedi kaptan. “Umarım bu rahatlığın incelemeyi bitirdiğinden geliyordur, Rokbaut.”

Rokbaut sırıttı, “Çoktan hallettim.” dedi ve kaptana masadan bir dosya sürdü. Dosya masada kayarak kaptanın eline geldi. Dosyayı açıp incelemeye başladı. Rokbaut ise gözlerini ovuşturduktan sonra anlatmaya başladı.

“Eh, kaleden geriye pek bir şey kalmamış ama civar araştırmalarından Turnent Dönemi’ne ait bir yapı olduğunu bulduk. Yıkıntılar arasında bol miktarda kan, değişik bir sıvı ve, Naqau’ya teşekkür et, safir bir yüzük bulduk.”

“Önemli değil.” Naqau tok sesiyle tekrar konuştu.

“Yüzük mü?” Kaptan dosyayı çeviriken sordu.

“Ona daha sonra geleceğim. Asıl bomba o değişik sıvıda.”

Rokbaut gerildikten sonra devam etti.

“Tersine simyacılığın harikaları. Sıvıyı incelediğimde birkaç kıytırık yan malzemeler dışında üç tane ana bileşene rastladım.”

Rokbaut işaret parmağını kaldırdı.

“İlki Geri Dönüş Özsuyu. İçildiğinde zirve veya dip noktasındaki anılara geri döndüren bir şey.”

“İkincisi Ayyaş Yılan’ın Pul Tozu. Güçlü bir uyuşturucunun ham maddesidir kendileri.”

“Üçüncüsü de ilginçtir ki göz sıvısı ve göz parçaları. Ayrıca değişik sıvıdaki oranını da hesapladım ve bunu yapmak için yapanın bir sürü göze ihtiyacı var. Tanıdık geldi mi?”

“Bu bulduğumuz cesetlerin neden gözlerinin olmadığını açıklar…” dedi Kaptan düşünceli bir şekilde.

“İlişkilendirme yetenekleriniz takdire şayan kaptan…” derken kaptan ona kötü bir şekilde baktı.

“Öhö! Neyse. Naqau’nun bulduğu yüzük ise kaybolan altı kişiden birine ait. Adı Tiffany Tepra. Toparlayacak olursak…”

“Kaybolan altı kişinin altısının da aileleri katledilip gözleri alındı. Ve bunlar diğer birleşenlerle beraber bir çeşit ‘boya’ yapımında kullanıldı…”

Naqau araya girdi, “Herhangi bir ritüel olabilir.”

Rokbaut “Çağrı ritüeli.” diyerek onu düzeltti. İçten içe Naqau’yu cahilliğinden dolayı ayıplıyordu.

“Peki kimin?”

“Herhanginin olabilir. Hungo’eht, Gebeb’hionn veya Ijihy olabilir.”

Ufak bir sessizlik oldu. Naqau kılıcını bileylemeyi bıraktı. Kaptan kaşlarını çattı. Atmosfer Rokbaut’u biraz rahatsız etmişti. Ağzını açıp kendini savunacağı anda Naqau ona bağırdı.

“Neden adlarını söylüyorsun?! Canına mı susadın?!”

Ayağa kalkıp Rokbaut’a yürüdü ama Kaptan onu durdurmuştu.

Rokbaut omzunu silkti. “Eh, haberdar olabilirler. Beni ziyarete gelirlerse benim de üzerinde deney yapacak bir şeylerim olur. Onlardan korkmam için bir sebep yok. Umrum dışı.”

Tok sesli adam tekrardan çıkışacakken içeriyi bir koku doldurdu. Garip bir şekilde güzel kokuyordu.

Naqau havayı iki kere kokladı, “Kakao mu bu?”

Rokbaut sıkkın bir tavırla cevap verdi, “Minnie galiba fırında kurabiye yapıyor. Yine.”

“Ne zamandan beri burada bir fırın var?” Kaptan şaşkın bir şekilde sordu. Ekip bütçesini bu şekilde kullanmakta bir sorun yok muydu?

“Minnie’nın fırın talebi kabul edildiğinden beri.”

Bu sırada soldaki kapı açıldı ve minyon tipli bir kadın elindeki kurabiye dolu tepsiyle içeri girdi.

“Oh günaydın Kaptan! Sonunda gelmişsin! Ben de tam kurabiye yapmıştım.”  dedi.  “İster misiniz? Daha yeni çıktı fırından.”

Kaptan tepsiye baktı. Kahvaltı için kurabiye yemenin iyi olup olmayacağını düşünüyordu. “Daha kahvaltı yapmadım.”

“O zaman kahvaltı yapalım!”

 

 

Önceki Bölüm
Sonraki Bölüm

No results available

Reset

No results available

Reset